Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17138 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1556 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 11 - 2011/52695MAHKEMESİ : Bursa 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 06/10/2010NUMARASI : 2009/315 (E) ve 2010/259 (K)Suç : Bankanın araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın, 08.01.2009 tarihinde müşteki Ş.. Ö..'ün aracından boş olarak çalınan TEB C. Şubesine ait çeki 25.05.2009 keşide tarihli, 14000 TL meblağlı olarak düzenlenmiş bir şekilde ele geçirdiği, akabinde vergi borcuna karşılık arkasını cirolayarak Osmangazi Vergi Dairesine verdiği, daha sonra suça konu çekin tahsil edilmek amacıyla süresi içinde vergi dairesi görevlisi olan tanık E. T. tarafından muhatap bankaya ibrazında çalıntı olduğunun tespit edilip el konulduğu, bu şekilde sanığın hileli hareketler yaparak menfaat temin etmek suretiyle atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda, 1-Sanığın aşamalarda değişmeyen ifadesinde, suça konu çeki borç para verdiği V. A.'dan aldığını ve daha sonra ciro edip vergi dairesine verdiğini beyan ederek atılı suçlamaları kabul etmemesi ve sanık müdafiilerinin temyiz dilekçesinde sanığın savunmasında belirttiği V.A. adlı şahsa ait adres ve telefon numarasını bildirmeleri karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından; sanığın savunmasında belirttiği V.A.isimli bir kişinin olup olmadığının araştırılması var ise bu şahsın olayla ilgili beyanlarının alınması, suça konu çekte bulunan imza ve yazıların V. A. adlı şahsa ait olup olmadığının kriminal raporu ile tespit edilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,Kabule göre de;2-Belgelerde sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri mahkemeye ait olup çekin unsurlarının tespiti gerektiği hususu da göz önüne alınarak, suça konu çek aslının celbi sağlanıp incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması ve denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulması ile toplanan tüm deliller bir bütün halinde değerlendirildikten sonra, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması, 3-Sanığın, önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı, somut olayda; sanığın, yargılama konusu olan 14000 TL bedelli çeki sahte olarak düzenledikten sonra, arkasını cirolayarak daha önceki bir borcundan dolayı vergi dairesine verdiğinin anlaşılması karşısında, çekin önceden doğan borç nedeniyle sonradan tanzim edilerek verildiği ve dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.