Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1670 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 22322 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : Mahkumiyet, temyiz talebinin reddiDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanıkların, sahte belgeler ile müşteki ... adına, sahte kredi kartı aldıkları belirtilerek kamu davası açılmasına rağmen, bu hususta herhangi bir karar verilmemiş ise de, bu eylem nedeniyle zamanaşımı süresi içinde bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.Sanıklar hakkında özel belgede sahtecilik suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlar ile suç işlemek için örgüt kurmak ve üye olmak suçlarından verilen beraat kararlarına yönelik herhangi bir temyiz isteminin bulunmadığı dikkate alınarak, sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçlarından verilen mahkumiyet kararları ile sanık ... hakkında verilen temyiz talebinin reddi kararıyla sınırlı olarak yapılan incelemede;Sanık ... hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanığın duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.5237 sayılı TCK'nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa,dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu'nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler,bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.Sanık ...'nun, daha önce yanında çalışan sanık ...'ten, sahte nüfus cüzdanları ile bankalardan kredi çekmek üzere birini bulma konusunda yardım istediği, sanık ...'in de, tanıdığı diğer sanık ...'a durumu ilettiği, sanık ...'ın da, sanık ...'a söylediği, sanık ...'un da bu işi kabul ettiği, bu şekilde tarafların bir araya geldikleri, her kredi çekimi için tüm sanıkların belli miktarlarda pay alma konusunda anlaştıkları, sanık ...'nün de, maddi durumunun kötü olması nedeniyle sanıkların teklifini kabul ettiği ve sahte belgelerin hazırlanması için kendisinden istenen fotoğrafını diğer sanıklara verdiği, sanık ... ve ...'in, sanık ... adına hazırladığı sahte nüfus cüzdanlarını ve ikametgah belgelerini düzenleyip ya da düzenlettirerek sanık ...'ye getirdiği, sanık ...'nün de, ...'un belirttiği banka şubelerine giderek, kredi başvurularında bulunduğu, bu sırada diğer sanıkların da yanında olduğu, müşteki ... adına tanzim edilmiş sahte nüfus cüzdanı ile ... Şubesi'nden 25.000 TL, müşteki ... adına tanzim edilmiş sahte nüfus cüzdanı ile ...... Şubesi'nden 10.800 TL, müşteki ... adına tanzim edilmiş sahte nüfus cüzdanı ile ... Güneşli Şubesi'nden 11.200 TL, müşteki ... adına tanzim edilmiş sahte nüfus cüzdanı ile ... Bağcılar Şubesi'nden 15.000 TL kredi çekildiği, ayrıca müşteki ... adına tanzim edilmiş sahte nüfus cüzdanı ile ... Yeşilköy Şubesi'nde kredi başvuru sözleşmesinin imzalanıp, yerleşim yeri belgesinin ibraz edilmesine rağmen paranın çekilmediği; yine müşteki ... adına ... Büyükçekmece Şubesi'nden kredi başvurusunda bulunup belgeler imzalanmak suretiyle kredi çekilmeye kalkışıldığı, paranın çekilmeden sanıkların yakalandıkları, alınan ekspertiz raporuna göre, başvuru sözleşmelerindeki imzaların sanık ...'nün eli ürünü olduğu, sanık ...'nün, sahte belgeleri kendisine hazırlayan ve kredi çektiren kişinin sanıklar ... ve ... olduğunu, çektiği parayı bu kişilere verdiğini belirttiği, böylece sanıkların eylem ve fikir birliği içinde hareket etmek suretiyle resmi belgede sahtecilik ve altı kere nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda,1-Sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK'nın 311. maddesi hükmüne göre eski hale getirme talebi ile birlikte temyiz isteminde bulunulmuş olması halinde bu talebi inceleme merciinin Yargıtay'ın ilgili dairesi olması karşısında, Mahkemenin sanık hakkında eski hale getirme ve temyiz talebinin reddine ilişkin verdiği 06/09/2013 tarihli talebinin reddine ilişkin ek kararın hukuki değerden yoksun bulunduğu kabul edilip bu karar kaldırılmak suretiyle yapılan incelemede,Sanığın yokluğunda verilen 28/03/2013 tarihli kararın sanığa 02/05/2013 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın yasal süresi geçtikten sonra yaptığı 04/09/2013 tarihli temyiz inceleme başvurusunun, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,2-Sanıklar ... ve ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;Sahte olduğu iddia edilen belgelerin asıllarının bulunup üzerinde inceleme yapılması ve aldatma kabiliyetlerinin bulunduğunun tespit edilmesi halinde, sahte nüfus cüzdanları, sahte ikametgah belgeleri ve sahte kredi sözleşmeleri nedeniyle sanıklara yüklenen eylemin zincirleme resmi belgede sahtecilik suçu kapsamında kalacağı; söz konusu sahte nüfus cüzdanları ve sahte ikametgahlar ilgili idare tarafından düzenlenmemesi, tamamen sahte olarak üretilmiş olması ve bu belgelerin de aslının bulunamaması halinde, belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılamayacağı, sahte olup olmadıklarının tespit edilemeyeceği ve onaysız fotokopiden ibaret olan belgelerin hukuki sonuç doğurmayacağı dikkate alınarak, sanıkların sadece sahte kredi sözleşmeleri gereğince TCK'nın 207/1. ve 43. maddeleri gereğince zincirleme resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmaları gerektiği dikkate alınarak, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, ilgili nüfus idaresine yazı yazılarak sanıklar tarafından kullanılan nüfus cüzdanları ve ikametgah belgelerinin kendileri tarafından verilip verilmediği, kendileri tarafından verilmiş ise hangi tarihte, kime verildiği hususlarının sorulması, nüfus cüzdanı ve ikametgah verilmesine esas bütün belge asıllarının getirtilip incelenmesi ve dosyaya konulması, söz konusu belge asıllarının halen nüfus müdürlüğü ya da ilgili banka şubelerinde olup olmadığının araştırılması, bulunması halinde dosyaya konulması, 21/04/2012 ve 14/05/2012 tarihli kriminal raporlarda, sadece müştekiler ..., ... ve ... için düzenlenen sözleşme ve ikametgahlardaki yazı ve imzalar hakkında inceleme yapıldığı, bu incelemeye göre de, bu belgelerdeki yazı ve imzaların sadece ölen sanık ...'ye ait olup olmadığının incelendiği dikkate alınarak ve belgeleri sahte olarak hazırlayan kişilerin de sanıklar ... ve ... olduğu belirtilmekle, Sanıklara atılı resmi belgede sahtecilik suçuna konu teşkil eden belge asıllarının bulunmasından sonra getirtilerek, müştekilerin ve sanıkların usulüne uygun olarak yazı ve imza örneklerinin alınarak, mukayeseye elverişli belge asıllarıyla birlikte kriminale gönderilerek, söz konusu sözleşmelerdeki yazılar ve imzalar ile nüfus cüzdanı ve ikametgah verilmesine esas olan belgelerdeki imzaların kime ait olduğunun kesin olarak belirlenmesi, yapılan sahtecilikte aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu da dikkate alınarak, söz konusu belgelerin mahkeme heyeti tarafından incelenip özelliklerinin zapta geçirilmesi, bu şekilde, sahtecilikte aldatma kabiliyeti bulunup bulunmadığının tespitinden sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile hüküm tesisi,3-Sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçlarından verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;a-Sanıkların, aynı bankanın farklı şubelerine değişik zamanlarda başvurarak kredi çektikleri dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK'nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla Kanun'un aynı hükmünü değişik zamanlarda birden fazla kez ihlal ederek haksız menfaat temin edilmiş olunması karşısında, sanıklar hakkında, tek bir suçtan hüküm kurularak zincirleme suç hükümleri gereğince cezanın arttırılması gerektiği gözetilmeden, her bir şubeye yönelik eylemin ayrı bir suç kabul edilip mahkumiyet kararı verilerek fazla ceza tayini,b-Kabule göre de; müştekiler ... ve ... isimli kişilere yönelik eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı dikkate alınarak, ilgili kredi sözleşmelerinin getirtilip, sanıkların bu müştekiler adına ne kadar kredi çekmeye çalıştıklarının tespit edilerek, bu miktar üzerinden temel gün para cezasının belirlenip hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden ve haksız menfaat miktarı dikkate alınmadan temel cezanın 5 gün olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini,c-5237 sayılı TCK'da, 765 sayılı TCK'dan farklı olarak “gün para cezası sistemi” kabul edildiği için bu sistemde nispi para cezasına yer verilmemiştir. İlgili maddelerin gerekçe bölümlerinde de 5237 sayılı TCK sisteminde nispi para cezasının öngörülmediği açıkça belirtilmektedir. Ancak, 5237 sayılı TCK'nın 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra 29.06.2005 tarih ve 5377 sayılı Kanun'un 19. maddesi ile değişik TCK'nın 158/1. fıkrasına eklenen “... Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katında az olamaz.” cümlesi ile getirilen yeni değişikliğe ilişkin gerekçede de belirtildiği üzere, 158. maddenin 1. fıkrasına eklenen son cümledeki “…adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” hükmünün uygulanabilmesi için öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK'nın 52. maddesinin 1.fıkrası “Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan paranın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.” şeklindeki adli para cezasının tanımı yapıldıktan sonra aynı maddenin 3. fıkrasında “Kararda, adli para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.” ve aynı Kanunun 61. maddesinin 8. fıkrasında ise “Adli para cezası hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adli para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur.” hükümleri ile yasa koyucu adli para cezasının mutlaka gün üzerinden tayin edilmesi gerektiğini belirtmektedir. 5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olup olmadığına bakılacaktır. Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli değil ise, 5 ila 5.000 tam gün arasında TCK'nın 61. maddesi hükmü göz önünde bulundurularak takdir edilen gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir. Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise;o takdirde tespit olunacak temel gün,suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir. Bu açıklama kapsamında, 5237 sayılı TCK'nın 158/1, j, son maddesi gereğince, müşteki Veysel için çekilen kredinin 10.800 TL, haksız menfaatin iki katının 21.600 TL olması dikkate alınarak temel cezanın bu miktardan az olmayacak şekilde belirlenip sanıkların 1.080 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, aynı Kanun'un 62. maddesi gereğince cezasından 1/6 oranında indirim yapılarak sanıkların 900 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve aynı Kanun'un 52. maddesi gereğince günlüğü 20.00 TL den hesap edilmek suretiyle netice olarak 18.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, temel cezanın eksik belirlenip, bu miktar üzerinden indirim yapılmak suretiyle sonuç olarak 16.660 TL belirlenerek eksik ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... müdafiileri ile sanık ...'in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, kararın CMUK'nın 325. maddesi gereğince, hakkındaki hükümler kesinleşen sanık ...'a sirayetine, 02/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.