Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16275 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25902 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 8 - 2010/254131MAHKEMESİ : Denizli 4. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 17/12/2009NUMARASI : 2008/339 (E) ve 2009/836 (K)SUÇ : Mala zarar verme, hakaret, tehdit, kasten yaralamaDosya incelenerek gereği düşünüldü;Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir. Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek ya da yakıştırmalarda bulunmak ya da sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır. Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.Sanığın, suç tarihinde gece 02:30 sıralarında üçgen çarşısında bulunan şikayetçilerden A.. S..'e ait işyerinin çanak antenine zarar vermesi üzerine üçgen çarşısında görevli olan D.. Ş.., A.. Y.. ve A.. B..'nın olay yerine intikal ettiği, bu sırada sanığın, her üç şikayetçiye sinkaflı sözlerle hakaret ettiği, ayrıca D.. Ş..'a hitaben “Sen bittin, seninle uğraşacağım” diyerek tehditlerde bulunduğu, sonrasında ise üzerinde taşıdığı bıçağı çıkararak A.. Y..'a salladığı ve şikayetçiyi basit tıbbi müdahale ile iyileşecek şekilde bıçakla yaraladığı, bu sırada A.. B..'nın da olaya müdahale ederek sanığı etkisiz hale getirmeye çalıştığı, Y.. K..'nın bu kez A.. B..'ya bıçakla saldırarak şikayetçiyi basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaraladığının iddia edildiği olayda; Sanığın savunmasında belirtmiş olduğu G.Y., S.Ş. ve M.Y.’un tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulmadan ve muhafaza altına alma tutanağında ismi geçen polis memurlarının dinlenmesi düşünülmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,Kabule göre de; sanığın, şikâyetçi Dursun’a yönelik olarak “Sen bittin, seninle uğraşacağım” şeklinde sözler sarf ettiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında; eyleminin sübutu halinde TCK'nın 106/1. maddesinin 2. cümlesinde düzenlenen sair tehdit suçunun oluşacağı gözetilmeden, yazılı şekilde aynı maddenin 1. cümlesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.