Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16161 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25999 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Mala zarar vermeHÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanığın, yokluğunda verilen gerekçeli karar henüz kendisine tebliğ edilmeden cezaevi idaresi aracılığı ile 21/12/2011 tarihinde temyiz talebinde bulunduğunun anlaşılması karşısında, söz konusu temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu belirlenerek yapılan incelemede;Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan,söz konusu suç,seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma,yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma,suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir. Sanığın, daha önce aralarında husumet bulunan katılanın evinin önüne gelerek bira şişesini evin camına atmak suretiyle camın kırılmasına sebebiyet verdiği, yapılan DNA incelemesinde, şişenin sanığa ait olduğunun belirlendiği, böylece sanığın mala zarar verme suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık ve katılan beyanları, görgü ve tespit tutanağı, kriminal rapor ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Sanığa, duruşmadan bağışık tutulmayı isteyip istemediğinin sorulduğu, yasal haklarının hatırlatıldığı, sanığın, yasal haklarını bildiğini, savunmasını yapacağını ve vareste tutulmasını istediğini beyan ederek savunmasını da yapmış olduğu, vareste tutulma talebi yönünden bir karar verilmemesinin ve sanığa rapora karşı diyeceklerinin sorulmaması hususlarının, sonuca bir etkisinin olmayacağının anlaşılması karşısında, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.