Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16134 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1217 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık, tehditHÜKÜM : Beraat, düşmeDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi,verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.Şeker hastası olan eşinin hastalığı nedeni ile kendisine başka bir eş bulmasını söylediği katılanın,... Türbesi'nde sanık ... ile karşılaşıp arkadaş olduğu, üç ay kadar arkadaşlık yaptıktan sonra yedi ay kadar karı koca hayatı yaşadıkları, sanığın başka birisi ile evli olduğunu öğrenince resmi nikahlı eşinden boşanabilmek için kocasına verilmek üzere 15.000,00 TL para istediği, bu parayı alınca da ortadan kaybolduğu, katılanın parasını geri istemesi üzerine sanıkların kendisini telefonla ve yüz yüzeyken ölümle tehdit ettiklerinin iddia edildiği somut olayda;1-Sanık ... hakkında 27.09.2006 tarihinde öldüğü gerekçesi ile kurulan düşme hükmü ile sanıklar ..., ... ve ... hakkında tehdit suçundan kurulan beraat hükümlerinin temyiz incelemesinde;UYAP ortamından temin edilen MERNİS kaydına göre sanık ...'ın yargılama esnasında 27.09.2006 tarihinde hayatını kaybettiğinin anlaşılması ve diğer sanıkların katılanı tehdit ettiklerine dair mahkûmiyetlerine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilmediği gerekçesi ile verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 2- Sanık ... hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;Katılanın 07.04.2005 havale tarihli şikayet dilekçesine göre suç tarihinin daha önceki bir zaman dilimi olduğu tespit edilerek yapılan incelemede; suç tarihinden temyiz inceleme gününe kadar 765 sayılı TCK’nın 102/4. ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık dava zamanaşımının dolduğu anlaşıldığından; 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 02.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.