Tebliğname No : 11 - 2012/102005MAHKEMESİ : Mersin 3. Ağır ceza MahkemesiTARİHİ : 06/12/2011NUMARASI : 2009/372 (E) ve 2011/514 (K)Suç : Nitelikli doalndırıcılık, resmi belgede sahtecilikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Hükmolunan ceza miktarlarına nazaran sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 318.maddesi uyarınca reddine karar verilerek ve sanığın sorgusunda beyan ettiği adresine çıkarılan tebligatın adresin yetersiz olması nedeni ile iade edilmesi üzerine MERNİS adresi araştırılmadan aynı adrese Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre yapılan tebliğin usule aykırı olduğu anlaşıldığından, sanık müdafiinin temyizinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek ve sanık hakkında verilen 07.03.2012 tarihli temyiz talebinin reddine dair ek karar kaldırılarak yapılan temyiz incelemesinde;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın, mağdura telefon açarak kendisini V. K. olarak tanıtıp, bir dergide reklamlarını gördüğünü ve ürettikleri tüfeklerden birisini numune olarak satın almak istediğini söylediği, PPT havalesi ile 650,00 TL parayı transfer ettiği, bir süre sonra telefon açarak mağdurun gönderdiği tüfeği beğendiğini, bir tanıdığının Suriye'de satmak üzere 50 adet tüfek satın almak istediğini söylediği, mağdurun sipariş verilen tüfekler için fatura keserek teslim yeri olarak belirlenen Mersin'e yanında tanıklar A. S.ve Z.A. ile birlikte geldiği, sanığın telefonda bir işinin çıktığını, kendilerini ÖOtel'de misafir edeceğini söylediği, ardından mağdur ve tanıkların yanına gelen sanığın bu kez de kendisini Hasan olarak tanıtıpV. K.'nın gönderdiğini söyleyip toplam bedeli 14.160,00 TL olan tüfekler için suça konu 20.08.2008 keşide tarihli 30.000,00 TL bedelli çeki verdiği, silahları ... plaka sayılı araca yüklediği, mağdurun tüfekleri teslim ettikten sonra gittiği bankada suça konu çekin sahte olduğunu öğrendiği, defalarca telefon açmasına rağmen ulaşamadığı sanığın daha önceden araba alış verişi nedeni ile tanıdığı temyiz dışı sanık A.. Ö..'ı arayarak elinde Düzce yapımı av tüfeklerinin bulunduğunu, istemesi hainde satabileceğini söylediği, tarafların 5.000,00 TL'si nakit geriye kalan 3.500,00 TL'si bir ay sonra ödenmek üzere anlaştıkları, beraberce silahları kargo firmasına teslim ettikleri, mağdurun şikayeti üzerine kargo şirketinin kayıtları takip edilerek temyiz dışı sanık A.. Ö..'a ulaşıldığı, 47 adet av tüfeğinin ele geçirildiği, sanığın savunmasında kim olduğunu ve aralarında ne gibi bir ilişki olduğunu izah edemediği M. K. isimli bir şahsın suça konu av tüfeklerini teslim almasını istediğini, tamamen insaniyet namına hiç bir bedel almadan araç kiralayıp tüfekleri kargo şirketine götürdüğünü söylediği, ağabeyi olan ve suçta kullanılan aracı kiraladığı tespit edilen tanık B. G.'in kardeşinin 40-50 adet av tüfeği satın aldıklarını, bunları Suriye'ye götürüp satacaklarını söyleyerek rica etmesi üzerine aracı kiraladığını söyleyerek sanığın tüfekler ile bir alakasının olmadığına yönelik savunmasını çürüttüğü, alınan bilirkişi raporlarına göre de çekteki imzaların hesap sahibi olan katılan H.. A..'e ait olmadığının anlaşıldığı somut olayda;1- Nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,2- Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;6762 sayılı TTK'nın 692. maddesi gereğince çeklerde bulunması zorunlu olan keşide yerinin bir duraksamaya meydan vermeyecek biçimde açık ve anlaşılır olması gerektiği, aynı Kanun'un 693. maddesine göre ise, keşide yeri gösterilmemiş olan çekin, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılacağı hükmü de dikkate alınarak; aslı emanette bulunan ve hükme esas alınan çek fotokopisi üzerinde yapılan incelemede, zorunlu unsurlardan olan keşide yerinin bulunmaması nedeniyle resmi belge niteliğinde olmadığı, bu durumda eylemin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturabileceği, yine belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri mahkemeye ait olduğundan suça konu çek aslının özelliklerinin duruşma tutanağına geçirilmesi ile toplanan tüm delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesinden sonra, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunu 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.