Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15805 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25322 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 15 - 2012/113303MAHKEMESİ : Yenice(Karabük) Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 13/02/2012NUMARASI : 2011/16 (E) ve 2012/20 (K)Suç : Nitelikli mala zarar verme, hakaretDosya incelenerek gereği düşünüldü;Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır.Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır. Müşteki Zihni'nin Yenice Emniyet Amirliği’nde polis memuru olarak görev yaptığını, , diğer müşteki Mevlüt’ün de yine burada polis memuru olarak görev yaptığı ve olay tarihinde sanığı, kavga olayına karışması nedeniyle karakola getirdiği, burada sanığın karakolun giriş kapısındaki camı elleriyle kırdığı ve daha sonra müştekilere "Uğur Ören'i bana getirin yoksa hepinizi sinkaf ederim" şeklinde hakarette bulunduğu, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, tanık ve katılan beyanları ile tüm dosya kapsamına göre yüklenen suçların sanık tarafından işlendiği anlaşılmakla hakkında verilen mahkumiyet kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak;a-Sanığın atılı hakaret suçunu, 5237 sayılı TCK'nın 43/2. maddesi kapsamında, birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlediğinin anlaşılması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi,b-Tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK' nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi,c-Atılı mala zarar verme suçu açısından, sanığın, karakolun kırılan camını taktırıp zararı giderdiğini savunması ve müşteki polis memurlarının da bu iddiayı doğrulaması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenebilmesi bakımından ilgili karakola müzekkere yazılarak, ödeme olup olmadığının belirlenmesi ile ödeme varsa sanığın etkin pişmanlık gösterip göstermediğinin değerlendirilerek sonucuna göre TCK'nın 168. maddesinin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin tartışılmadan, yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.