Tebliğname No : 15 - 2011/279289MAHKEMESİ : Ankara 4. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 12/07/2011NUMARASI : 2010/314 (E) ve 2011/457 (K)Suç : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sigorta edenin dolandırılması, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Suçun oluşması için, sanık sigorta bedelini almak üzere, zararın gerçekleştiğini ileri sürerek bu bedeli sahte işlem ve belgelerle almaları ya da almaya kalkışmaları gerekir. Olayla ilgili belgeler sigorta kurumuna sunulmadıkça suçun icra hareketleri başlamaz. Failin sigortalı malını, sigorta bedelini almak için tahrip etmesi, yakması, bozması, yok etmesi kandırmaya yönelik ağır yalandır ve hiledir. Bu şekilde sigorta bedelinin alınması halinde dolandırıcılık suçu oluşur. Failin sigorta edilen veya sigorta bedelini alacak kişi olması gerekmez. Sigortanın türü de önemli değildir. Mal veya yaşam sigortası mali sorumluluk sigortası vb. olabilir. Yanıltıcı uygulamaların sadece araç sigortalarında değil, bedeni hasarlar da dâhil olmak üzere her tür sigorta alanında yapıldığı, sigorta şirketinin sözleşme şartları çerçevesinde ödememesi gereken bir hasarı ödetmek amacıyla sigorta şirketine bilerek yanlış bilgi verilmesi veya önemli bir hususun gizlenmesi ya da sigorta süresi içerisinde kasıtlı olarak bir hasara sebep olunması veya hasarın miktarının olduğundan fazla gösterilmesi suretiyle yarar sağlanması şeklinde ortaya çıktığı gözlemlenmektedir.Sanığın sevk ve idaresindeki araçla seyir halinde iken yağmur ve fiziki koşullar sebebiyle aracını durduramayıp branda çekmekte olan tanık Tarkan’ın kamyonuna arkadan çaptığı, sonrasında olayın oluş şekline uygun olmayan trafik kaza tutanağı düzenlettirip zorla tanık Tarkan’a imzalattığı ve katılan sigorta şirketine ibraz etmek suretiyle menfaat temin etmeye çalıştığı iddia edilen olayda;Sanığın yargılamanın tüm aşamalarında olay yerine Jandarma çağırdığını ve aralarında anlaştıklarını söyleyince krokiyi Jandarma görevlisinin çizdiğini, geri kalan yerleri kendilerinin doldurduğunu, kaza tespit tutanağındaki gibi olayın gerçekleştiğini savunması, tanık Tarkan’ın tespit tutanağını sanığın tehdit ve baskıları sonucu imzalayıp olay yerin terk ettiğini beyan etmesi, 13.12.2009 tarihli İlçe Jandarma Komutanlığı’nın cevabi yazısında kaza mahalline gidildiğinde, kazaya karışan sürücüler maddi hasarlı kaza yaptıklarını ve aralarında anlaştıklarını, fakat yanlarında kaza tespit tutanağı olmadığı için trafik ekibi çağırdıklarını ve kendilerine maddi hasarlı kaza tespit tutanağı boş formunu verilmesini talep etmeleri üzerine maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağı örneğinin verildiğini ve konu ile ilgili herhangi bir belge tanzim edilmediğini bildirmesi, tanık Ali’nin olay yerinde kamyon şoförünün bu masrafı nasıl ödeyeceğim dediğini, Jandarma ekibinin geldiğini ve tarafların aralarında anlaşacağız demeleri üzerine olay yerinden ayrıldıklarını, tutanak tutulurken herhangi bir baskı yapılmadığını beyan etmesi karşısında, sanığın kaza tespit tutanağını tanık Tarkan’a zorla imzalattığı ve içeriğini sonradan gerçeğe aykırı olarak doldurduğu yönünde tanık Tarkan’ın beyanı dışında delil bulunmadığından sanığın beraatı yerine yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.