Tebliğname No : 11 - 2011/82779MAHKEMESİ : Bakırköy 17. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 20/07/2010NUMARASI : 2009/449 (E) ve 2010/624 (K)Suç : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK'nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.Türk Ticaret Kanunun Madde 14'te, Tacir;"(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir.Ticaret şirketleri, aynı yasanın Madde 124'te;(1)Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.(2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir.Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Madde 55 - Yönetim Kurulu, kanun ve ana sözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir.Bu suçun oluşabilmesi için, Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.İ.. Otomotiv İnş.ve Dış Tic. Ltd. Şti. temsilcisi olan sanığın, 24/08/2006 tarihinde katılan şirkete faks çekerek firmasının şantiyesinde kullanılmak üzere 1000 adet üç metrelik direk ve 1000 adet dört metrelik direk satın almak istediğini belirttiği, daha sonra şirket yetkililerine sözlü olarak 3 metrelik teleskobik dikme sipariş sayısını 2000 adede çıkardığını belirttiği, katılan şirket tarafından 25/08/2006 tarihinde, sanık T.. S..'in teklifinin 89,680 TL olarak fiyatlandırılarak sanığın temsilcisi olan İ.. Otomotiv Ltd Şti'ne fakslandığı, sanığın bu alışveriş karşılığında katılan şirkete daha sonra Bakırköy 7. İcra Müdürlüğü'nün 2006/9805 Esasında takibe konu 10/10/2006 keşide tarihli 74,000 TL bedelli ve 15/09/2006 keşide tarihli 15680 TL bedelli iki adet çeki, 25/08/2006 tarihli tahsilat makbuzu ile teslim ettiği, satılan direklerin 29/08/2006, 02/09/2006 ve 05/09/2006 tarihli sevk irsaliyeler ile sanığın isteğine binaen Antalya'ya gönderilmesinden sonra sevkiyatın yapıldığı 05/09/2006 tarihinde sanığın katılan şirketi arayarak gönderilen malzemelerin teyidi ile sevk irsaliyesinin fakslanmasını istediği, isteklerinin yerine getirilmesinden sonra katılan şirketi arayarak "Ben dolandırıldım, direklerinize sahip çıkın, benim çeklerimi de iade edin!" dediği, oysa evrak içeriğine göre; suça konu direklerin şüphelinin temsile yetkili olduğu şirket tarafından son sevkiyatının yapıldığı 05/09/2006 tarihinden bir gün sonra A.. Kuyumculuk Tur. Teks. Ltd. Şti.'ne satıldığının belirlendiği, çeklerin ise bankaya ibrazında karşılıksız çıktığı, sanığın, savunmasında; işlemlerin, şirkette bulunan ve kendisinin imzaladığı çekler kullanılarak bilgisi dışında şirket müdürü A..G.. ile kimliğini bilmediği Doğan isimli şahıs tarafından gerçekleştirildiği belirtmiş ise de şikayet dilekçesi içeriği ile ilgili çekteki imzaların sanığa ait olduğunun kendisi tarafından da ikrar edilmesi karşısında savunmasının hayatın olağan akışına uygun ve inandırıcı olmadığı, başlangıçtan itibaren yukarıda ayrıntısı belirtilen hileli davranışlarla müşteki şirket yetkililerini aldatıp dolandırmak suretiyle atılı suçu işlediği iddia edilen somut olayda; dosya kapsamında bulunan İstanbul Ticaret Odası'nın 07.03.2007 tarihli yazı cevabından sanık T.. S..'in, İ.. Otomotiv İnş.ve Dış Tic. Ltd. Şti.'nin yetkilisi olduğunun anlaşılması karşısında; eylemin suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 158/1-h-f maddelerinde düzenlenen Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında işlenen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin, üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.