Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15228 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15694 - Esas Yıl 2014





Tebliğname No : 15 - 2014/247055MAHKEMESİ : Ankara 6. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 06/06/2012NUMARASI : 2012/31 (E) ve 2012/158 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır. Sanıkların, katılana ait olan 06 B.. plakalı aracı satın almak istediklerini söyleyerek pazarlık yaptıkları, sanık Mehmet’in birlikte yaşadığı diğer sanık Hülya’yı eşi olarak tanıttığı, katılana ait aracı 22000 TL'ye satın almak hususunda anlaştıkları, sanık Mehmet’in 11000 TL bedelli iki adet senet verdiği, eşi olarak tanıttığı Hülya’nın da H.. Z.. ismiyle senetlere kefil olarak yazıldığı ve senetleri imzaladığı, aracın satışı hususunda vekaletini alan sanık Mehmet’in aracı 01/07/2005 tarihinde sanık Hülya adına trafiğe tescilin yapıldığı, 24/10/2005 tarihinde de D.. A.. isimli şahsa satıldığı, senetlerin ödenmemesi üzerine katılanın sanıklar aleyhine 26/09/2005 tarihinde ihtiyati haciz kararı aldırdığı ve 30/09/2005 tarihinde M.. Z.. ve H.. Z.. aleyhine kambiyo senetlerine mahsus takip başlattığı, aracın sanık H.. Ö.. adına kayıtlı olması nedeniyle H.. Z.. adıyla yapılan takipte araca haciz işleminin yapılamadığı, böylelikle sanıkların birlikte hareket ederek hileli hareketlerle katılana farklı isimle senet düzenleyip verdikleri, senedin sahteliği nedeniyle icra takibinden de sonuç alınamadığı ve bu şekilde menfaat temin ettikleri iddia edilen olayda; Sanık M.. Z..’in senede M.. Z.. yazıp imzaladığını, borcu kabul ettiğini, diğer yazı ve imzaların kendisine ait olmadığını beyan etmesi, sanık Hülya’nın birlikte yaşadığı Mehmet’in kendisine araç aldığını, senedi kimin yazdığını hatırlamadığını, ancak sadece senedi imzaladığını, o dönem oturdukları adresi yazdıklarını savunması, katılan Hasan’ın sanıkların kendilerini karı koca olarak tanıttıklarını, Mehmet’in kimliğini kontrol ettiğini ancak eşinin kimliğini ayıp olmasın diye kontrol etmediğini iddia etmesi, sanıklar hakkında yapılan 30/09/2005 tarihli icra takibinde T.. Cad. 2... sayılı adrese haciz yapıldığı, sanık Mehmet’in diğer sanığı eşi olarak beyan ettiği ve sanık Mehmet’in borca itiraz etmediği, sanıklar hakkında yapılan takipten katılan vekili tarafından 28/02/2006 tarihinde vazgeçildiği, 28/02/2006 tarihinde sanıklar hakkında bu kez ilamsız takip yapıldığı ve senette belirtilen adrese çıkarılan tebligatın sanık Mehmet tarafından bizzat teslim alındığı, senette gösterilen adresin de sahte olmadığı, sanıkların borca ve imzaya itiraz etmediklerinin anlaşılması karşısında; sanıkların suç işleme kastının bulunmadığı ve dolandırıcılık suçunun hile unsurunun oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine hükmolunması,Kabule göre de;Sanıkların eyleminin TCK’nın 157/1 maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde fazla ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ile sanık M.. Z.. ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.