Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14802 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 764 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Somut olayda; katılanın, kendisine ait olan ... ... marka 2000 model ... plakalı aracını satışa çıkardığı, aracın üzerindeki satılık tabelasını gören sanığın, katılanın yanına giderek aracı eşi için satın almak istediğini söylediği ve 17.500 TL bedel üzerinde anlaşmaya vardıkları, sanığın aracı bir ustaya göstermek istediğini beyan ettiği, katılanın da işyerini bırakıp sanıkla gidemeyecek olması nedeniyle, sanığın yanında arkadaşı olan tanık ...'ı gönderdiği, aracın ruhsatını da tanık ...'e teslim ettiği, sanık ile tanık ...'in öncelikle aracı kontrol ettirmek üzere ... semtinde bulunan sanayi sitesine gittikleri, burada ustanın para istemesi üzerine sanığın aracı kontrol ettirmekten vazgeçtiği ve aracın borcu bulunmadığına dair kağıt almak istediğini söyleyerek vergi dairesine gittikleri, vergi dairesindeki işlemler sırasında ruhsatın gerekli olması nedeniyle, tanığın ruhsatı sanığa verdiği, aracın 150,00 TL vergi borcu olduğunu öğrendikten sonra tekrar araca döndüklerinde, sanığın ruhsatı torpido gözüne koyduğu, bir süre hareket ettikten sonra sanığın bir marketin önünde durarak tanığa para verdiği ve marketten su ve bisküvi almasını istediği, tanık ...'in araçtan inip markete girmesinden sonra da araçla birlikte oradan uzaklaştığı anlaşılmakla; eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun“ sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu aykırılık aynı kanunun 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm fıkrasında yer alan; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkarılıp yerine, “TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.