Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14670 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3618 - Esas Yıl 2013
Tebliğname No : 15 - 2011/291218MAHKEMESİ : Mersin 2. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 01/03/2011NUMARASI : 2010/1014 (E) ve 2011/190 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanıklar Yusuf ve S..C..’in sanık Mustafa Kemal’in öz oğlu oldukları, diğer sanık Celal’in de amca tarafından akrabaları olduğu, sanık M.. K..’in kereste işi ile uğraştığı, işlerinin kötü gitmesi sonucu sanıkların katılan Halit’ten 95.000 TL borç aldıkları, bu borç karşılığında sanıkların katılana 95.000 TL bedelli senet imzalayarak verdikleri, sanık S..C..’in söz konusu senede ön ismini kullanmayarak "C.. A.. " olarak imza attığı, katılanın borcun ödememesi üzerine sanıklar hakkında icra takibi başlattığı, sanıkların bonodaki adresleri olan iş yerine gönderilen ödeme emrini yine bu adreste işçi olarak çalışan ve akrabaları sanık Celal’in aldığı, sanık Celal’in ödeme emrini aldıktan sonra icra dairesine başvurarak kendisinin böyle bir borcunun olmadığını, alacaklıları tanımadığın beyan ederek borca ve takibe itiraz ettiği, Borçlu sanıklar aleyhine icrai haciz aşamasına geçildiğinde sanık S..C..’in tespit edilen adreslerine değişik zamanlarda gidildiği, her defasında sanığın belirtilen adreslerde olmadığının tespit edildiği, 13/11/2007 tarihinde yapılan haciz işleminde tespit edilen adreste sanık S..C..’e ait bazı fatura ve belgelerin tespit edildiği, bu fatura ve belgelerdeki imza ile sanık S..C..’in imzalamış olduğu bonodaki imzaların birbiriyle benzerliğinin zapta geçirildiği, haciz işlemleri ve yürütülen sair icra takiplerine rağmen sanıkların borçlarını ödememek ve takibi karşılıksız bırakmak için her yolu denedikleri ve katılanı mağdur ettikleri iddia edilen olayda;1- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29/12/1986 gün 477/634, 21/09/1992 gün 225/236 ve 12/06/2001 gün 177/119 sayılı kararları ile uyum gösteren daire kararlarında açıklandığı üzere, fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanıkların sorgusu yapılıp savunması saptanmadan hüküm kurulamayacağı gözetilmeden, 5271 sayılı CMUK'nın 193. maddesine yanlış anlam verilerek sanıklar Yusuf, M.. K.. ve Cemal hakkında sorgusu yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,2- Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 gün ve 6/8-69 sayılı kararında açıklandığı üzere; önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı dikkate alınarak, sanığın suça konu senedi önceden doğmuş borç için verip vermediği hususları kesin olarak belirlenip, Mersin İcra Müdürlüğü’nün 2007/5048 esas sayılı dosya aslı veya onaylı örneği denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulmadan yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.