Tebliğname No : 11 - 2011/35263MAHKEMESİ : Bursa 7. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 31/05/2010NUMARASI : 2007/279 (E) ve 2010/1451 (K)Suç : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Katılanın, kendisine ait 16 N... plaka sayılı aracı gazetede satmak için ilan verdiği, sanığın da ilanı gördükten sonra katılan ve tanık Türker'in yanına gelerek araç için pazarlık yapıp 17.000 TL'ye anlaştığı, sanığın, aynı gün öğleden sonra katılanın hesabına EFT yapacağını, paranın en erken ertesi gün hesaba geçeğini söylediği, bunun için de teminat amaçlı olarak 17.000 TL bedelli senet verdiği, bunun üzerine katılanın, 08/03/2006 tarihinde noter satışını sanığa verdiği, sanığın, o gün kardeşinin doğum günü olduğunu söyleyerek aracı ve ruhsatı aldığı, buna rağmen, katılan, ertesi gün paranın hesaba aktarılmadığını gördüğü, sanığın verdiği telefon aranmasına rağmen ulaşılamadığı, sanığın satıştan bir gün sonra aracı başkasına sattığı, böylece sanığın, hileli hareketlerle haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,1-Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Somut olayda, sanığın, 08/03/2006 tarihinde aldığı araca karşılık olarak kendisinin borçlu olduğu ve hukuken geçerli olan bir senedi katılana verdiği, senette herhangi bir sahtecilik ve hile yapılmadığı, aracın devri sırasında herhangi bir hile de kullanılmadığı, aracın katılan tarafından rıza ile sanığa teslim edildiği, sanığın, paranın daha sonra ödenmesi nedeniyle teminat senedi verdiği, katılanın, bu senet nedeniyle icra takibine geçtiği, daha sonra sanığın ortadan kaybolduğu belirtilmesine rağmen, olaydan üç gün sonra 12/03/2006 tarihinde ifade vererek borcunu kabul ettiği, sanığın, aracı devraldıktan bir gün sonra satmasının tek başına suç kastıyla hareket ettiğini göstermeyeceği dikkate alınarak, eylemin, sanıkla katılan arasında alacak ve borç ilişkisine dayalı hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu ve dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığının anlaşılması karşısında, sanığın, 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,2-Kabule göre de; hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,3-5237 sayılı TCK'nın 52/4. maddesine göre; ''kararda, para cezasının yirmi dört dört eşit taksitle ödenmesine karar verildiği halde, taksit aralığının açık bir şekilde gösterilmemiş olması,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.