MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık HÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Katılanın, daha önce ölen eşinin Bağ-kur burcunun yatırılarak onun emekli olup olup olamayacağı, bu şekilde kendisinin de maaş alıp alamayacağı konusunda araştırma içinde olduğu esnada, kardeşi tanık ... aracılığı ile sanıklarla tanıştığı, sanıkların, katılan üzerinde güven telkininde bulunarak, katılanın ölmüş eşini Bağ-Kur emeklisi yapabileceklerini ve kendisine de maaş bağlatabileceklerini söyleyerek, katılanlardan önce masraf adı altında 1.000 TL, daha sonra 3.000 TL olmak üzere değişik tarihlerde toplam 16.420 TL para aldıkları, bu durumun tanıklar tarafından doğrulandığı, böylece sanıkların, katılanın işini yapabilecekleri bahanesiyle değişik zamanlarda parasını alıp haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda, sanık, katılan ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanıklar tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Sanıkların, 5237 sayılı TCK'nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla Kanun'un aynı hükmünü değişik zamanlarda birden fazla kez ihlal ederek haksız menfaat temin etmiş olması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Her iki sanık hakkındaki hükümler açısından, belirlenen gün para cezası, adli para cezasına çevrilirken, uygulama maddesi olarak 5237 sayılı TCK'nın 52/2. maddesinin yanısıra, uygulama yeri bulunmayan, aynı Kanun'un 50/1-a maddesi yazılarak 5271 sayılı CMK'nın 223/6. maddesine muhalefet edilmesi,2-5237 sayılı TCK'nın 52/4 maddesine göre; ''kararda, para cezasının yirmi dört eşit taksitle ödenmesine karar verildiği halde, taksit aralığının açık bir şekilde gösterilmemiş olması,3-Sanık ... hakkında verilen hüküm açısından; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerde yer alan “TCK'nın 50/1-a” ibaresinin hüküm fıkralarından çıkartılması, hükümlerin ilgili kısmına '' para cezasının birer ay arayla yirmi dört eşit taksitle ödenmesine ''ifadesi yazılması, sanık ... hakkında verilen hüküm açısından ayrıca, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 15/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.