Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14611 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3842 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 15 - 2011/299620MAHKEMESİ : İstanbul 5. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 06/06/2011NUMARASI : 2010/429 (E) ve 2011/333 (K)SUÇ : Dolandırıcılık Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Katılan ile sanığın, ortak arkadaşları olan G.. Ş.. vasıtasıyla tanıştıkları, sanığın, bir finans şirketinde işçi olarak çalışırken katılana, trading işiyle ilgilendiğini, yurt dışında yılda bir iki kere olan ve çok fazla para kazandıran finans yatırım işlemleri olduğunu, önce 500.000 Euro veya USD paranın kişinin kendi hesabında bir Türk Bankası’nda dört ay süreyle çekilmeden tutulması gerektiğini, daha sonra bu paraların birleşik bir havuzda toplanıp, bu hesap sahiplerine 200.000 Euro’ya kadar kredi verilebildiğini, bu nakit paranın da, sonra Avrupa, Amerika ve Çin piyasasında yirmi dört saat süreyle değerlendirilip günde %15 faiz getirisi sağladığını söyleyerek katılanı ikna ettiği, katılanın, sanıkla birlikte ortak bir hesap açarak 500.000 Euro'yu Türkiye Ekonomi Bankası Etiler Şubesi'ne yatırdığı, sanığın bir ayın sonunda, işlerin iyi gittiğini, hiçbir sorun olmadığını söylediği, birkaç gün sonra katılanın yanına gelerek, 200.000 USD vermesi halinde, bir günde 10.000 USD faiz kazandıran bir trading işi olduğunu söylediği, katılanın da buna inanarak 200.000 USD’yi bankadan çekerek bir günde 10.000 USD kazanacağını zannedip sanığa elden vermesine rağmen sanığın, bir gün sonra parayı iade etmediği, sanığın, aksilikler olduğunu, hafta sonu tatili girdiğini söyleyip birkaç gün katılanı oyaladığı ve bir daha parayı da iade etmediği, böylece katılan aleyhine haksız menfaat temin etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, sanığın suç tarihinden önce ve suç tarihinde hangi finans kuruluşunda çalıştığı, bu finans kuruluşunun gerçekte trading işi yapıp yapmadığı, sanık ve katılanın açtığı ortak hesaptan çekilen paranın sanık tarafından nerde kullanıldığı, çekilen paranın, mal almaları için tanıklar A..Ö.. ve V.. T..’e teslim edildiği, bu kişilerin malları getirmemeleri nedeniyle para kazanılmadığı ve katılan bu nedenle ödeme yapılmadığı belirtilmekle adı geçen tanıkların açık kemlik bilgileri ve adreslerinin tespit edilerek ayrıntılı olarak ifadelerinin alınması, sanığın bu tanıklara para verdiğine dair varsa belgelerin onaylı suretlerinin dosyaya konulması, bu tanıklarla ilgili olarak aynı eylemler nedeniyle soruşturma dosyasının bulunduğu belirtilmekle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 201/3833 soruşturma sayılı dosyası veya ilgili mahkeme dosyasının getirtilip incelenmesi, onaylı suretinin dosyaya konulması aynı olaya ilişkin ise birleştirme hususunun değerlendirilmesi, sanığın, gerçekte trandig işlemi yapıp yapmadığı, yapmışsa bunlara dair belgelerin neler olduğunun araştırılması, katılana ait paranın trading işleminde kullanıldığına dair makbuz, dekont ve ilgili diğer belgelerin getirtilerek dosyaya konulması, sanığın, geri kalan parayı katılana ödeyip ödemediğinin araştırılması , bu şekilde bütün delillerin toplanmasından sonra sanığın suç işleme kastıyla hareket edip etmediğinin de karar yerinde tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmeyerek eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/09/2014 tarinde oybirliğiyle karar verildi.