Tebliğname No : 11 - 2010/223432MAHKEMESİ : Muğla 2. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 25/02/2010NUMARASI : 2009/72 (E) ve 2010/53 (K)Suç : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanık Z.. K..'ın, eniştesi olan diğer sanık H.. K..'ın hesabına ait olan ve İş Bankası Köyceğiz Şubesi nezdinde bulunan çek hesabından, 20/01/2007 düzenleme tarihli, 28000 TL bedelli ve 10.02.2007 keşide tarihli, 14.700 TL bedelli iki adet çeki ciro ederek, mağdur A.. A..'e verdiği, yapılan soruşturma neticesinde, sanığın söz konusu çeki keşide etmeye yetkisinin bulunmadığının belirlendiği, bu şekilde sanık Z.. K..'ın, eniştesi olan sanık H.. K..'a ait çek hesabından yetkisi olmadığı halde çek keşide ederek mağdur A.. A..'e vermek suretiyle haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda; 1-Dosya içerisindeki tüm bilgi ve belgelere göre; yargılama konusu olan çeklerin, sanık H.. K.. hesabına ait bulunduğu hususunda hiç bir tereddütün bulunmaması dikkate alındığında; sanık H.. K..'ın, kendisine ait çek hesabından keşide edilen ve bilgisi dahilinde düzenlendiğini belirttiği çeklerin, diğer sanık Z.. K.. tarafından tanzim edilmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmayacağından beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden delillerin takdir ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmek suretiyle sanıkların yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,2-Sanık Z.. K..'ın aşamalarda verdiği savunmalarında; söz konusu çek hesabının eniştesi olan diğer sanığa ait olduğunu ve kendisinin bilgisi dahilinde keşide edildiğini, sonrasında çeki kendisinin ciro ederek mağdur A.. A..'e bir ticari alışverişte kullanması amacıyla verdiğini, bu şekilde bir çok defa çek keşide ettiğini ve çoğunu ödediğini, mağdur A.. A..'e bu şekilde daha önce de çek tanzim ederek verdiğini, çek hesabı sahibi olan sanık H.. K..ın da söz konusu çek hesabından çek keşide etmesine rıza gösterdiğini belirtmesi karşısında; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması bakımından; öncelikle sanık Z.. K..'ın benzer şekilde çek keşide edip etmediği, mağdur A.. A.. ile daha öncesinde bu şekilde bir ticari ilişki içerisinde bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ve sanıkların somut olayda fikir ve eylem birliği içerisinde ne şekilde hareket edip etmediklerinin açıkça ortaya konulması, suç kasıtlarının bulunup bulunmadığının veya ne şekilde hileli hareketler sergileyerek mağdur A.. A..'ü aldattıklarının belirlenmesi, söz konusu dolandırıcılık suçunun kanunda tanımlanan unsurlarının oluşup oluşmadığı hususlarının net bir şekilde açıklığa kavuşturulmasından sonra toplanan delilere göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucunda nitelikli dolandırıcılık suçundan sanıklar haklarında yazılı şekilde hükümler kurulması, 3-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK'nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlal ederek, değişik zamanlarda birden fazla kez menfaat temin edilmiş olup olmadığının tespiti açısından, sanığın söz konusu iki adet çeki aynı anda mı yoksa farklı zamanlarda mı mağdur A.. A..'e verip vermediğinin belirlenmesinden sonra teselsül hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık Z.. K.. müdafii ve sanık H.. K..'ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.