Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14568 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 829 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 11 - 2010/304298MAHKEMESİ : Adana 2. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 18/03/2010NUMARASI : 2010/37 (E) ve 2010/111 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanık müdafii tarafından verilen temyiz dilekçesinde, beraat eden H.. L.. lehine vekalet ücretine karar verilmediği gerekçesi ile hüküm temyiz edilmiş ise de; önceki hükmün sadece Ş.. L.. yönünden temyiz edildiği ve CMK'nın 231. maddesinin değerlendirilmesi için kararın bozulduğu, H.. L.. yönünden herhangi bir temyiz olmadığından önceki hükmün H.. L.. yönünden kesinleştiği, ayrıca bozmadan sonra H.. L.. ile ilgili her hangi bir yargılamanın yapılmadığı ve kararda da Hasan'ın isminin geçmediği dosya kapsamından anlaşılması karşısında sanık Ş.. L.. yönünden yapılan temyiz incelemesinde; Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla,bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK'nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir. Türk Ticaret Kanunu'nun 14. maddesinde; Tacir, kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir. Ticaret şirketleri,aynı yasanın 124. maddesinde, Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Kooperatif yöneticilerinin,kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Buna göre; Yönetim Kurulu, kanun ve ana sözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir. Bu suçun oluşabilmesi için,Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir. L.. Elektrik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin sahibi olan ve aynı dosya kapsamında yargılanan, ancak beraat eden sanık H.. L..'nın, 30.07.2006 keşide tarihli, 5400 TL bedelli olan çeki G..Tavukçuluk Limited Şirketi'nin yetkilisi olan A.. Ç..'e ciro ederek bir ticari alışveriş karşılığında verdikten sonra 26.07.2006 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılına müracaatta bulunarak söz konusu çekin imzalı vaziyetteyken iş yerinden çalındığına dair ihbarda bulunduğu, ayrıca ilgili bankaya da bu gerekçeyle ödemeden men talimatı verdiği, çek hamili olan G.. Tavukçuluk Limited Şirketi yetkilisi A.. Ç..'in, söz konusu çeki bir ticari alışveriş karşılığında M.. Yem Limited Şirketi yetkilisine ciro ederek teslim ettiği, anılan çekin bankaya ibrazında çalıntı olduğu gerekçesiyle bedelinin ödenmemesinin ardından M.. Yem Limited Şirketi'nin yetkilisi olan katılan F.. Y..'un, şirketin diğer yetkilisi olan sanık Ş.. L..'nın iş yerine giderek çek bedelinin ödenmesini istediğinde sanığın, söz konusu çekin üzerini çizmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; Tüm dosya kapsamına göre; sanık Ş.. L..'nın, söz konusu çekin düzenlenmesi ve ciro edilerek G.. Tavukçuluk Limited Şirketinin yetkilisi olan A..Ç..'e verilmesi ve sonrasında söz konusu çekin çalındığına dair Başsavcılığa ihbarda bulunularak çekin ödenmemesinin sağlanması aşamasında herhangi bir eyleminin bulunmadığı, bu eylemlere fikir ve eylem birliği içerisinde iştirak ettiğine dair herhangi bir delilin elde edilemediği, çekin hamili durumundaki katılan F.. Y..'un çalındığı gerekçesiyle banka tarafından ödenmeyen söz konusu çeki sonrasında sanığa getirerek ödenmesini talep ettiğinde, sanığın çekin üzerini çizmesi şeklinde gerçekleştirdiği eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağı, suça konu çekin, sanık tarafından yazıları çizilip üzerine iptal yazısının da yazılması suretiyle takibe konulamayacak hale getirildiğinin anlaşılması karşısında; eylemin 5237 sayılı TCK'nın 205.maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek unsurları oluşmayan nitelikli dolandırıcılık suçundan yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.