Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14530 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 368 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü:Sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas mahkumiyeti bulunduğu halde 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.5237 sayılı TCK'nın 158/1-i bendinde serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi hali nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilmiş, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65/2. maddesinde serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlanmış, aynı kanunun 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denilmiştir. Aynı yasanın 37. maddesinin 4. bendinde ise, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle uğraşanların bu işlerinden ... kazançların bu kanunun uygulanmasında ticari kazanç sayılacağı belirtilmiştir. Kanunda kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir.Sanığın, kendisini ... ... olarak tanıtarak tekstil işi yapan şikayetçinin işyerine eşi ile birlikte bir kaç defa gidip dükkan açacağını söylediği, oluşturduğu güvenden yararlanarak şikayetçiden 6.500,00 TL bedelinde mal satın aldığı, karşılığında suça konu 15.06.2006 keşide tarihli 7.250,00 TL bedelindeki ... Bank ... Şubesi'ne ait keşidecisi ... ... olarak görünen çeki verdiği somut olayda; 1-Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde; Polis kriminal laboratuvarının ekspertiz raporuna göre suça konu çekin tamamen sahte üretildiği, iğfal kabiliyetinin bulunduğu, grafoloji uzmanı bilirkişiden alınan rapora göre de çekin ön yüzündeki keşideci imzası ile arkasındaki ciranta imzalarının sanığın eli ürünü olduğunun ortayı çıkması karşısında resmi belgede sahtecilik suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir hata görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,2-Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;Sanığın bankanın maddi varlıklarından olan çekte sahtecilik yaparak gerçekleştirdiği dolandırıcılık suçu nedeni ile hakkında TCK'nın 158. maddesinin 1-f ve son fıkralarının uygulanması gerekirken TCK'nın 158/1-i maddesi gereğince yazılı şekilde hüküm kurulması,Kabule göre de; a)Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin 29.01.2009 tarihli bozma ilamında da açıkça belirtilmesine rağmen kurulan hükümde sanığın ceza miktarı bakımından kazanılmış haklarının saklı tutulmaması suretiyle CMUK'nın 326/son maddesine aykırı davranılması,b)Sanık hakkında neticede 8.000,00 TL adli para cezasına hükmedilmesine rağmen hükmolunan 9.000,00 TL adli para cezasının taksitlendirilmesinden bahsedilmek suretiyle hükümde çelişkiye neden olunması,c)Sanığın tutuklulukta geçen sürelerinin mahsup edilmemesi suretiyle TCK'nın 63. maddesine aykırı davranılması,d)Adli emanetin 2006/4048 sırasında kayıtlı suça konu çekin akıbeti hakkında bir karar verilmemesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK'nın 326/son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 11.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.