Tebliğname No : 11 - 2011/72386MAHKEMESİ : Ankara 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 22/10/2010NUMARASI : 2010/33 (E) ve 2010/197 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır .Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen,Kamu kurum ve kuruluşlarının,kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti,vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır. Katılanın ikinci eşi olan M.. Ş..'ın satın alıp kendisine verdiği evin, eşinin ölümü üzerine ilk evliliğinden olan çocukları tarafından elinden alınmasından korktuğu, o dönemde kızının erkek arkadaşı olup daha sonra evlendiği sanık D.. U..'ın ev üzerinde kendisi ya da ortağı olan diğer sanık S.. Ö.. lehine ipotek kurulması halinde M.. Ş..'ın ilk eşinden olan çocuklarının ev üzeride hak iddia edemeyeceklerini söyleyip katılandan üç adet alacaklısı sanık S.. Ö.. olan 150.000,00 TL bedelindeki senetleri aldıkları, katılanın aleyhine icra takibi başlattıkları, sanık S.. Ö..'ın alacağını diğer sanık D.. U..'a devrettiği, onun da bir süre sonra alacağını eski eşi olan sanık N.. Ö..'a devrettiğinin iddia edildiği somut olayda; katılanın kandırıldığına yönelik anlatımlarına karşın sanıklardan D.. U..'ın katılanın eşinin rahatsızlığı nedeni ile ihtiyacı olan parayı borç olarak verip karşılığında evleneceği bayanın ailesinden kendi adına senet almaktan çekindiği için sanık S.. Ö..'ın alacaklısı olarak gösterildiği senetleri aldığına yönelik savunmalarına karşın katılanın güvence olarak kendisine verildiğini söylediği ve dosyaya birer suretini ibraz ettiği, borçlusu S.. Ö.. olarak görünen fakat içeriğinde sadece borçlu imzası bulunan senetlerin sanığa gösterilerek katılana kendisi tarafından verilip verilmedikleri, neden senedin diğer kısımlarının boş bırakıldığı sorulup, senet üzerinde grafoloji uzmanı bilirkişiye imza ve yazı incelemesi yaptırılarak, katılanın aleyhine yürütülen icra takibinin konusu olan senetlerin alınması sırasında güven telkin etmeye yönelik hileli bir hareketin bulunup bulunmadığının tartışılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.