Tebliğname No : 15 - 2014/156593MAHKEMESİ : Kütahya 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 03/03/2014NUMARASI : 2013/296 (E) ve 2014/47 (K)Suç : Dolandırıcılık, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak dolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanık M.. Ş.. hakkında hükmolunan cezaların miktarına nazaran, sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. TCK'nın, 158. maddenin İkinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru,kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak,kabul etmektir. Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir. Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı….Başsavcısına,…kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK'nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza,failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.)olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.Sanıkların, daha önceden dolandırıcılık yapma hususunda aralarında anlaştıkları, bu çerçevede katılan G.. Ş..'e, Başbakan yardımcısı B.. B..'ın şirketinde çalıştıklarını, bu şahsın aracılığıyla kızlarını işe aldırabileceklerini söyleyerek masraf parası adı altında çeşitli tarihlerde 6200 TL aldıkları, katılan H.. A..'a, Başbakan yardımcısı B.. B..'ın Ankara İlinde bulunan şirketinde çalıştıklarını ve işe aldırma işlemlerini buradan yürüttüklerini, kendisini de işe sokabileceklerini belirtip, masraf yapacaklarını söyleyerek 8400 TL aldıkları, katılan M.. E..'a, B..Holding adına çalıştıklarını, B.. yardımcısı B.. B..'ın adamları olduklarını, işini kesin olarak yapacaklarını söyleyerek çeşitli tarihlerde masraf parası olarak 18.500 TL aldıkları, yine Ankara da sivil istihbaratta, personel dairesi başkanlığında tanıdıkları olduğunu, ÖSYM'de adamları bulunduğunu ve iktidar partisi aracılığıyla işe aldırabileceklerini söyleyerek masraf parası adı altında katılan Ceylan ve Ü.. K..'dan ayrı ayrı 4100'er TL, katılan A.. A..'dan 9.950 TL, katılan A.. M..'dan 17.500 TL, katılan F.. E..'ndan 6000 TL, katılan İ.. E..'den 9850 TL, katılan H.. E..'den 16000 TL, katılan Y.. B..'den 7905 TL, katılan Y.. G..'den 3650 TL, katılan S.. K..B..'tan 13.400 TL, katılan M.. A..'dan 9020 TL, katılan C.. P..'dan 9000 TL, katılan Z.. D..'den 7000 TL, katılan Y.. K..'dan 7000 TL, katılan A.. E..'den 9100 TL, katılan M.. S..'den 9500 TL ve katılan M.. Ç..'ten 14000 TL aldıkları, ancak vaadettikleri şekilde katılanları herhangi bir işe sokamadıkları gibi almış oldukları paraları da katılanlara iade etmedikleri, bu şekilde hileli hareketlerle haksız menfaat sağlamak suretiyle üzerlerine atılı nitelikli dolandırıcılık ve dolandırıcılık suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiilerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanacağına ilişkin 5237 sayılı TCK'nın 43/2. maddesinde yer alan düzenleme ve haksız menfaatin baştan belirlenmediği ve değişik tarihlerde aynı kast altında menfaat talep edilmesi halinde TCK'nın 43. maddesinin uygulanacağı; baştan belirlenen haksız menfaatin değişik fasılalarla katılanlardan istenmesi halinde, zincirleme suç koşullarının oluşmayacağı, sanıkların müştekileri ayrı ayrı ortamlarda aldatması halinde suç çokluğunun söz konusu olacağı nazara alınarak; birbirlerini önceden tanıyan katılanların dosyadaki ifadelerinden sanıkların katılanları aynı anda mı yoksa değişik zamanlarda mı kandırarak para aldıklarının açık ve net bir şekilde anlaşılamaması nedeniyle, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, katılanların yeniden beyanlarına başvurularak, sanıkların kendilerine yönelik hileli hareketleri ve menfaat teminini aynı anda yapıp yapmadıklarının açıklattırılması ve sanıklar ile katılanlar arasında işe alınma karşılığında verilecek olan paranın baştan ne kadar belirlendiği, katılanlar tarafından peyder pey verilen paraların, baştaki anlaşma kapsamında verilip verilmediği hususlarının kesin olarak tespit edilmesinden sonra sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule göre de;2- Sanıkların, katılanlar M.. E.., H.. A.. ve G.. Ş..'e yönelik eylemleri nedeniyle 5237 sayılı TCK'nın 158/2, 43/1 maddeleri gereğince 2' şer yıl 13'er ay 15'er gün yerine hesap hatası sonucu 2'şer yıl 13'er ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilerek eksik ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ceza miktarı itibariyle sanıkların kazanılmış haklarının CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca saklı tutulmasına 11.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.