Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14485 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 102 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanık ile birlikte hareket eden ve açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen bir kişinin, ... ... isimli bankadan işini görerek dışarıya çıkan müştekinin yanına yaklaştığı, akabinde yeni yurt dışından geldiğini, parasının hiç olmadığını, çocuklarının da ileride beklediklerini belirterek elinde bulunan sarı renkli saati gösterip “bu saatin değeri 25.000 TL civarındadır, param yok, yolda kaldım, beni kurtar, verebileceğin kadar parayı ver helali hoş olsun” dediği, bu esnada sanık ...'nun olay mahalline gelerek alıcı gibi davranıp müştekiye hitaben “ bu saatin değeri çok fazla, sen onu oyala ben bankadan para almaya gidiyorum “ diyerek müşteki ve diğer şahsın yanından ayrıldığı, birmüddet sonra tekrar gelerek “bankada sıra vardı, ben başka bankaya gidiyorum, sen oyalamaya devam et, bu saat çok değerli” diye söylediği, bu söylenenlere inanan müştekinin de saati almaya karar verdiği, bilahare bankadan 1500 TL para çekerek suça konu saati satın aldığı, daha sonra kuyumcuya gidip satın aldığı saati kontrol ettirdiğinde değerinin çok düşük olduğunu öğrenerek dolandırıldığını anladığının iddia edildiği olayda, sanık savunması, müşteki ifadesi, teşhis ve değer tespit tutanağı içerikleri ile tüm dosya kapsamına göre suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; Fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “100 gün” ve “ 2000 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerlerine, sırasıyla “5 gün" ve “100 TL" adli para cezası ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.