Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14474 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 330 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 11 - 2010/305644MAHKEMESİ : Niğde 2. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 10/05/2010NUMARASI : 2009/188 (E) ve 2010/402 (K)Suç : Dolandırıcılık (Değişen suç vasfı nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan mahkumiyet)Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.İddianamede sanığın katılana yönelik eyleminin anlatılmış olması karşısında, mahkemece 5237 sayılı TCK’nın 155/1 maddesinin uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanınarak yargılama yapılıp hüküm tesisinde isabetsizlik görülmemiş ve tebliğnamedeki bu hususta bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.Sanığın, daha önce tanıdığı katılana, hastanede işe yerleştireceği vaadinde bulunduğu ve katılandan 750 TL para almak suretiyle haksız menfaat temin ettiği, bu eylemiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;Kendisini A..Güvenlik şirketinin sahibi olarak tanıtan sanığın, bürosuna gelen katılan ve katılanın babası tanık A.. T..’a, katılanın P.. Güvenlik Şirketi'ne ödemesi gereken paranın kendisine verilmesini istediği, şirket yetkililerini tanığını ve parayı kendisinin almasını istediklerini beyan ederek yanlarında bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra katılan ve babasını ikna ederek katılanın P.. güvenlik şirketine borcu olan 700 TL'yi aldığı, ancak daha sonra P.. Güvenlik Şirketi yetkililerinin sanığı tanımadıklarını ve herhangi bir para da almadıklarını beyan etmeleri üzerine katılanın bu parayı tekrar ödemek zorunda kaldığı anlaşılmakla, sanığın eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanığın ceza miktarı itibariyle kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 11.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.