Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14360 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 424 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 11 - 2011/16050MAHKEMESİ : Kayseri 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 10/05/2010NUMARASI : 2010/15 (E) ve 2010/189 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.Sanık Erdinç'in, Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde özel güvenlik elemanı olarak görev yaptığı ve sigortalı olduğu, ayrı yaşadığı eşi Aydan'ın kimlik bilgilerini kullanarak sanık Şengül'ü çalıştığı hastanede iki kez ameliyat ettirdiği, hastane görevlilerinin sanık Şengül'ün kimlik belgelerini istediklerinde, sonra getireceğini söyleyerek sağlık karnesi ve kimlik belgesi ibraz etmediği, hastane görevlileri tarafından da sanık Erdinç'in beyanlarına itibar edilerek gerekli işlemlerin yapıldığı, durumun sanığın eşi Aydan'ın hastanede ameliyat olması üzerine ortaya çıktığı, sanıkların elde ettikleri 1.098,88.-TL haksız gelirin hastane tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu'na fatura edildiği, Kurum tarafından ödenen fatura bedelinin sanıklar tarafından şikayetçi kuruma iade edilmediği, sanıkların bu eylemleriyle kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda; Sanık Erdinç'in hastaneye gelirken eşine ait sağlık karnesini getirmediği ve burada sözkonusu belgeyi kullanmadığı, hastane görevlilerinin de sadece beyana dayanarak işlem yaptığı dikkate alınarak, sanığın eyleminin, hastane görevlilerinin denetim imkanını ortadan kaldıracak mahiyette olmamaması ve bu nedenle hile unsurunun gerçekleşmemesi karşısında, dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı ancak sanık Erdinç'in görevli memurlara yalan beyanda bulunarak resmi belge tanzimi suretiyle TCK'nın 206.maddesine muhalefet ettiği gözetilerek işlem yapılması gerekirken oluşa ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.