Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14359 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 423 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 11 - 2011/15945MAHKEMESİ : Ankara 25. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 28/09/2010NUMARASI : 2007/610 (E) ve 2010/1139 (K)Suç : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Şikayetçinin, akrabası Y.. Ö..'e vize almak için Alman konsolosluğu önünde beklerken yanına gelen sanığın kendisini Alman konsolosluğunda görev yapan polis olarak tanıttığı, vize işlemleri için yardımcı olabileceğini, herhangi bir para istemediğini söylediği, şikayetçinin evrakları sanığa verdiği, 3 gün sonra şikayetçi ile sanığın Alman Konsolosluğu'nun önünde yeniden buluştuğu, sanığın elinde bulunan pasaportu açıp kapadığı ve hangi hava yolu şirketine ait olduğu şikayetçi tarafından tespit edilemeyecek şekilde gösterdiği uçak bileti için 1.500 Euro ödediğini söylediği ve bu parayı istediği, şikayetçinin parayı sanığa verdiği, yanından ayrılan sanığa bir daha ulaşamadığı, konsolosluğa Y.. Ö.. adına herhangi bir vize başvurusunun yapılmadığını öğrendiği, sanığın bu eylemiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiğiolayda; sanık savunması, katılan beyanı ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı dolandırıcılık suçunu işlendiğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sair temyiz itirazlarının reddine; ancak,1-Katılanın hükümden sonra vermiş olduğu dilekçede, zararının karşılandığını belirtmesi karşısında, zararın hükümden önce karşılanıp karşılanmadığı belirlenip sonucuna göre TCK'nın 168. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi zorunluluğu, 2-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,3-5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.