Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14345 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 37 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, tefecilikHÜKÜM : Beraat, mahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti,vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hâl kabul edilmiştir.Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi,bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır. Sanık ...'nun minibüs işleticiliği yaptığı, aynı zamanda faizle borç para verdiği bilindiği, paraya ihtiyacı olan katılanın da bir tanıdığı vasıtasıyla gelip sanıktan borç istediği, sanığın katılana teminat senedi vermesi, kefilde bulması halinde para vereceğini söylediği, katılanın kefil olarak bulduğu ...'ın da, borç para almak istemesi üzerine, sonuç olarak sanığın aylık % 8 faizle geri ödemede bulunmak üzere ...'a 2.500 TL, katılan ...'a 5.000 TL borç para verdiği, karşılığında ...'dan 3.500 TL bedelli, katılandan ise 7.500 TL bedelli bonoları aldığı, tanık ve katılanın birbirlerinin borç senetlerine de kefil olarak imzalarını aldığı, ödemelerin aksaması üzerine sanığın katılan ...'ın borçlu olduğu 7.500 TL bedelli senedin 7500 rakamından sonra gelen kısma Euro ibaresi eklenmiş ve senet bedeli 7500 Euro'ya yükseltilmiş olarak icra takibi başlattığı anlaşılan olayda, sanığın eyleminin tefecilik ve kamu kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçlarını oluşturduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.1-Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Sanığın, üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçundan verilen beraat kararını, temyizde hukuki bir yararı olmadığı gibi, hükmün gerekçesine yönelik bir temyiz de bulunmadığından, temyiz talebinin 5320 sayılı kanunun 8/1 maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,2-Tefecilik suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Sanığın eylemini zincirleme biçimde gerçekleştirmiş olduğu halde, hakkında TCK'nın 43/2. maddesinin uygulanmaması, tefecilik suçunun müeyyideye bağlandığı 5237 sayılı TCK'nın 241/1 maddesinde hapis cezası yanında adli para cezasının da öngörülmüş olduğunun gözetilmemesi,aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 3-Dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sanık hakkında temel ceza tayini sırasında hürriyeti bağlayıcı ceza alt sınırdan belirlendiği halde yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle adli para cezası tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılmak suretiyle tespit edilerek sanığa fazla ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “100 gün”, “50 gün” ve “1000 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine sırasıyla “5 gün”, “2 gün” ve “40 TL” adli para cezası ibaresinin eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 10.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.