Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14344 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7459 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilik,dolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanık ... hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi de gözetilerek CMUK'nın 318.maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen,Kamu kurum ve kuruluşlarının,kamu meslek kuruluşlarının,siyasî parti,vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağıdüşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma,bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir.Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin,güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK'nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.Türk Ticaret Kanunun Madde 14 de, Tacir;"(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından ... bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir.Ticaret şirketleri,aynı yasanın Madde 124 de”(1)Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.(2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Madde 55 - Yönetim Kurulu, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir.Bu suçun oluşabilmesi için, Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmalarıgerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.Sanıklar ... ve ...'in ortağı oldukları... Sanayi Ticaret A.Ş. lerdeki hisselerini Hatay 1.Noterliğinin 11.07.2001 gün, ... yevmiye ve 11.07.2001 gün, ... yevmiye numaralı hisse devir sözleşmeleri ve taahhütname ile katılana devredip devir tarihine kadar 3.kişilere olan borçlardan dolayı şirketin sorumlu olacağı hususunda anlaştıkları ve Sanık ...'in şirkete ait borçları gösterir ''TÜM BORÇLARIM'' başlıklı, 42 kalemden ibaret alacaklı isimleri ve borç miktarlarını ''senet, çek, açık'' ne şekilde borçlu olunduğunu gösterir şekilde el yazısıyla ayrıntılı dökümünü yaptığı, alt kısmına da ''bundan başka borcum yoktur beyan ederim'' sözcüklerini yazdığı belgeyi imzalayarak şirketi devralan katılana verdiği ancak yaklaşık altı yıl sonra sanık ...'in şirket yetkilisi olduğu tarihte şirket için alınmış bir borca karşılık verilmiş gibi adı geçen şirketlerin 520.000 dolar borcu olduğunu gösteren 18.04.2001 düzenleme ve 15.01.2005 vade tarihli bononun sanık ... tarafından borçlu sıfatıyla düzenlenip imzalanan bir bononun ortaya çıkartıldığı, bono alacaklısı gözüken ... ... ... Şirketi yetkilisi ... ... bu senedi ciro ettiği sanık ...'in Ankara 15.İcra Müdürlüğünün 2007/1721 sayılı takip dosyası ile 12.03.2007 tarihinde katılanın sahibi olduğu... Tüp A.Ş. aleyhine icra takibine konulduğu olayda;Sanık ...'in imzası kendisi tarafından ikrar olunmuş ''Tüm borçlarım'' başlıklı belgeyi düzenlediği halde bu belgede 520.000 dolar gibi yüksek miktarlı bir borçtan bahsetmemiş olması, yeminli mali müşavir ...al ... hazırladığı 15.12.2008 tarihli bilirkişi raporunda, .... Şirketlerinin 1999, 2000, 2001 yılları ticari defterlerinin incelenmesinde ...Şirketinden borç para alındığını gösteren herhangi bir kayda rastlanmadığı tespitinin yapılmış olması, yine aynı şekilde borç para alındığı söylenilen İsviçre'de bulunan ... ... Gmbh Şirketi defterlerinin incelenmesinde, sanıklar ... ve ...'in şirketlerine para havalesi gönderildiğini, bu şirketlere borç verildiğini gösteren herhangi bir kayda rastlanılmaması, sanık ...'in savunmasında, ... ...’dan borç aldığı paraların bir kısmının banka havalesiyle gönderildiğini belirttiği halde, ... ... borç verdiği paraları elden verdiğini, hiç bir banka ile havale etmediğini söylemesi, yine senet alacaklısı olarak gözüken ... ... Gmbh Şirketinin 2001 yılında kuruluş sermayesi 20.000 frank olup sadece üç çalışanı olan gıda maddeleri satan bir bakkal olduğu göz önünde tutulduğunda, ... ... tarafından borç olarak verildiği söylenen toplam 800.000 İsviçre .. verilmesinin şirketin ticari kapasitesine göre mümkün bulunmadığı, sanıklar ... ve ...'in ... Zürih kentinde faaliyet gösteren T&Y ünvanlı şirkette ortak olduklarına dair kayıtların dosya içine ibraz edilmesi, sanıkların birlikte hareket ettiği ve aralarındaki bağlantıyı göstermesi durumu hep birlikte değerlendirildiğinde; suça konu senedin içerik itibariyle gerçek bir alacak ilişkisine dayanmadığından sahte olduğu ve sanıkların eyleminin resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını oluşturduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.1-Sanıklar ... ve ... hakkında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından kurulan hükümlere yönelik incelemede;Sanıkların gerçekleştirdiği dolandırıcılık eyleminin 5237 Sayılı TCK'nın 158/1-d ve h maddelerini ihlal niteliğinde olduğu kabul edildiği halde alt sınırdan uzaklaşarak ceza tayini gerektiğinin gözetilmemesi, tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık ... hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin uygulanmaması, aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanıklar ... ve ... müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 2- Sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından kurulan hükümlere yönelik incelemede;Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olduğu anlaşıldığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için aranan, 5271 sayılı CMK’nun 231/6.maddesinin (a) bendinde yazılı “kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunma” nesnel koşulunun bulunmaması nedeniyle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede;Sanığın gerçekleştirdiği dolandırıcılık eyleminin 5237 Sayılı TCK'nın 158/1-d ve h maddelerini ihlal niteliğindeolduğu kabul edildiği halde alt sınırdan uzaklaşarak ceza tayini gerekteğinin gözetilmemesi, tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin uygulanmaması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkum olması nedeniyle erteleme koşulları oluşmadığı halde, sanığa verilen hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 53/4 maddesi hükmüne aykırı olarak aynı maddenin 1.2.3 fıkralarının uygulanmasıBozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkralarından 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 10.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.