Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14326 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 148 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 11 - 2011/1857MAHKEMESİ : Antalya 2. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 15/07/2010NUMARASI : 2009/180 (E) ve 2010/333 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.V..Turizm ve Seyahat A.Ş.'nin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan sanık Ş.. B..'ın, şirketi diğer ortaklardan F.. Ç.. ile birlikte müştereken temsil ve ilzama yetkili olduğunu ve şirket adına tek başına çek keşide edemeyeceğini bildiği halde, şirkete ait 10.01.2006 keşide tarihli 38.000 TL bedelli çeki tek başına keşide edip piyasaya sürdüğü , çekin şikayetçi tarafından bankaya ibraz edildiğinde bankadaki imzalar ile benzememesi nedeniyle herhangi bir işlem yapılmadığı, sanığın bu şekilde nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda ; 1) Sahtecilik suçu açısından ; Dosya arasında mevcut çek fotokopisinin arka sayfasına banka tarafından “çek üzerindeki keşideci imzası bankamız kayıtlarında bulunan yetkili keşideci imzaları taşımadığından herhangi bir işlem yapılamamıştır” şerhinin düşüldüğü, yani çek üzerindeki imzanın, banka kayıtlarındaki sanığa ait imzaya benzememesinden dolayı değil de ikinci yetkili imzasının eksik olmasından dolayı işlem yapılmadığı, ancak yerel mahkemece çekteki keşideci imzasının bankadaki imzalara benzememesi yani sanığın farklı bir imza atması gerekçesiyle mahkumiyet kararı verildiği, bilirkişi raporuna göre de keşideci imzasının sanığın eli ürünü olduğunun belirtildiği, ayrıca sahtecilik suçlarında belgenin aldatma niteliğinin bulunup bulunmadığını belirlemek görevi mahkemeye ait olduğu, bu itibarla gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından öncelikle suça konu çek aslı getirtilip incelenerek, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, imza sirkülerindeki sanığa ait imza ile karşılaştırılması ve gerekçeli kararda aldatma yeteneğinin tartışılmasından sonra, sanığın bilerek farklı bir imza atmadığının tespiti durumunda, şirket yetkilisi olan sanığın kendi şirketine ait çeki tek başına keşide etmesinden ibaret eyleminde sahtecilik suçunun ne şekilde oluştuğu da karar yerinde tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini ile suça Konu belge aslının denetime olanak tanıyacak şekilde dosya içerisinde bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi,2) Nitelikli dolandırıcılık suçu açısından ; a- Sanığın çeke kasıtlı olarak farklı bir imza atmadığının tespiti durumunda, müşterek imza kuralını bilmesine rağmen tek başına çek keşide eden sanığın eylemine, diğer şirket ortaklarının muvafakat gösterip göstermedikleri sorularak, çekin icraya verilip verilmediği ve verilmiş ise sanığın borca veya imzaya itiraz edip etmediği de araştırıldıktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiğinin gözetilmemesi,Kabule göre de ;b) 5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (j) ve (k) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise; o takdirde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir. Bu açıklama kapsamında sonuç adli para cezasının gün karşılığı belirlenmesine rağmen TCK'nın 62. maddesi uygulanırken tayin olunan gün sayısı üzerinden değil de sonuç para cezası üzerinden indirim yapılması suretiyle fazla ceza tayini, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.