Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14237 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 250 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 11 - 2011/28468MAHKEMESİ : Mersin 2. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 25/12/2009NUMARASI : 2007/139 (E) ve 2009/474 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın, mağdur İ.. E..'e ait sürücü belgesini mağdurun bilgisi dışında ele geçirerek, Türkiye İşbankası Metropol şubesine gittiği, üzerinde herhangi bir tahrifat gerçekleştirmediği sürücü belgesini banka şubesine ibraz edip kendisini İ.. E.. olarak tanıtmak suretiyle, banka görevlilerinin belgede bulunan fotoğrafı incelememelerinden de yararlanarak İ.. E.. adına gönderilen 476,90 doları çektiği ve şubeden ayrıldığı iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda; sanığın savunmalarında, İ.. E..'in arkadaşı olduğunu, birlikte nakliye komisyonculuğu yaptıklarını, bir işleri için birlikte Mersin'e gittiklerini, birlikte aynı otelde kaldıklarını, İsmail'in başka bir iş nedeniyle Gaziantep'e dönmesi gerektiğini, bu sırada hesabına havale geleceğini söyleyerek sürücü belgesini hesaptaki parayı çekmesi için kendisine verdiğini, daha sonra İsmail'in telefonla arayarak paranın yattığını söyleyip, miktarı belirterek bankadan parayı çekmesini istediğini, bu nedenle bankaya müracaat edip Silopi'den gelen paranın miktarını da söyleyerek parayı çektiğini ve makbuza imza attığını, aldığı paranın bir kısmını İsmail'e gönderdiğini, bir kısmı ile de İsmail'in ve kendisinin otele olan borcunu ödediğini, daha sonra Gaziantep'e gittiğini ve İsmail'in ehliyetini bizzat kendisine verdiğini, yaptığı işlemlere İ.. E..'in muvafakatının olduğunu, dolandırıcılık kastının bulunmadığını beyan etmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecekşekilde tespiti bakımından, İ.. E..'in sıkı bir şekilde araştırılarak müşteki sıfatıyla beyanının alınması, sanığın savunmalarında belirttiği hususların özellikle sorulması, yine sanığa ödeme yapan banka görevlisinin de tanık olarak ifadesinin alınıp, olayın detaylarıyla açıklattırılmasından sonra, bütün deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmeden, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.