Tebliğname No : 11 - 2011/25540MAHKEMESİ : Mersin 3. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 08/06/2010NUMARASI : 2010/113 (E) ve 2010/664 (K)Suç : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Hırsızlık suçunda ise; menkul bir malın, sahibinin rızası dışında alınması, mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerindeki zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesi söz konusudur.Katılanın emekli maaşını çekmek için bankamatiğin önüne geldiği, arkadan güneşin vurması ve gözlerinin iyi görmemesi nedeniyle ekranı okuyamayınca arkasında sıra bekleyen sanığın yardım edebileceğini söylediği, katılanın yardım teklifini kabul ederek kartı sanığa verdiği, sanığın bankamatik kartını yerleştirmesinden sonra katılanın şifresini kendisinin girdiği, sanığın tuşlara basarak bir takım işlemler yaptıktan sonra ekranda yetersiz bakiye yazdığı, bu sırada katılana fark ettirmeden el çabukluğu ile bankamatikten 620 TL'yi çektiği ve kartı katılana iade ederek paralarla birlikte olay yerinden ayrıldığı şeklinde gerçekleşen olayda; kart sahibinin önceden var olan rızası ve izin verilen limitler dahilinde kullanılması nedeniyle banka kartının kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceğinden TCK'nın 245/1. maddesinde tanımlanan banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun oluşmayacağı, sanığın, katılana ait kartı kullanmasında hukuka aykırılık olmadığı gibi hileli hareketlerin de bulunmaması karşısında dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmayacağı, ancak, katılana ait paranın rızası dışında alınması nedeniyle eylemin basit hırsızlık suçunu oluşturacağı dikkate alınarak, sanığın, 5237 sayılı TCK'nın 141/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek dolandırıcılık suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,Kabule göre de;TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun“ sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.