Tebliğname No : 11 - 2011/11228MAHKEMESİ : Antalya 3. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 25/06/2010NUMARASI : 2009/471 (E) ve 2010/250 (K)Suç : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sanıklardan Salih’in katılanın yanına yaklaşarak ''Teyze nasılsın'' dedikten sonra annesinin öldüğünü, bankada çalıştığını, Alanya’lı olduğunu, annesinin vefat etmeden önce hacca gitmek amacı ile ayırdığı parasının bulunduğunu, bu parayı 50'şer TL'lik bölümler halinde yoksullara dağıtmayı düşündüğünü, aracılık yapmayı kabul edip etmeyeceğini sorduğu, katılanın kabul etmesi üzerine annesinin sözde hac parası olarak biriktirdiği 2.000 TL'yi yoksullara dağıtması amacı ile katılana verdiği, o sırada yanlarına yaklaşan diğer sanık Sedat’ı ağabeyi olarak tanıştırdığı, S.. A..'nın da aynı şekilde annesinin hac parasını dağıtacaklarını söylediği, daha sonra sanıkların, hocaya okutmak üzere katılandan 24 ayar 2 adet bileziğini isteyerek altınları annelerinin hac parası ile birlikte hocaya okutacaklarını, daha sonra geri vereceklerini söyledikleri, katılanın da bu sözlere inanarak kolundan çıkardığı bilezikleri sanıklara verdiği, sanık Salih’in daha önce katılana dağıtması amacı ile verdiği 2.000 TL ile bilezikleri okutmak bahanesiyle alarak katılan ve diğer sanığın yanından ayrıldığı, bir süre katılanın yanında bekleyen diğer sanığın ise, katılana yolun karşısına geçerek beklemesini, daha sonra kendisini taksi ile eve bırakacaklarını söylediği, katılanın yolun karşısına geçtikten sonra her iki sanığın ortaklıktan kaybolduklarının iddia edildiği olayda; sanıkların eyleminin TCK'nın 158/1-a maddesine uyan dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde basit dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetlerine hükmolunması,Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326. maddesi gereğince sanığın kazanılmış haklarının gözetilmesine, 08.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.