Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13908 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21556 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 11 - 2010/339217MAHKEMESİ : Ankara 24. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 20/10/2010NUMARASI : 2009/1529 (E) ve 2010/1033 (K)Suç : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Sanığın müştekiye SSK ve BAĞ-KUR'da çalışan tanıdıklarının olduğunu belirterek yurtiçi ve yurtdışı hizmetlerinin birleştirilmesi suretiyle emekli olması hususunda yardımcı olacağını söylediği, bu şekilde vaadde bulunarak müştekiden 9000 TL para aldığı ancak hiç bir işlem yapmadığı, sanığın bu şekilde üzerine atılı dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;20.09.2010 tarihli duruşmada sanık müdafiine dekontları inceleyerek beyanda bulunması için gelecek oturuma kadar süre verilmesine karar verildiği; duruşmanın 20.11.2010 tarihine ertelendiği; ancak sonra hakimin duruşma tutanağının üzerinde elle değişiklik yaparak duruşma gününü 20.10.2010 olarak değiştirdiği ve bu hususun taraflara tebligat yapılmasına dair not yazdığı anlaşılmış, ancak dosya arasında 20.10.2010 tarihli duruşma tarihini sanık müdafiine bildirir tebligat parçası bulunmadığı gibi, sanık ve müdafinin yokluğunda hüküm kurmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanmış olması;Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.