Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13906 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21608 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Katılanın ev almak için emlakçıları dolaştığı, bir emlakçıdan çıktığında kapının önünde aracı ile daha önceden tanımadığı sanığı gördüğü, sanığın kendisine seslenerek ev arayıp aramadığını sorduğu, ev alacağını söyleyince sanığın yardımcı olabileceğini söylediği, bu şekilde sanık ile ev aramaya başladıkları, bir ev buldukları, isminin Yavuz olduğunu söyleyen ev sahibi ile de tan??ştıkları, evin satımı konusunda 25.000-TL’ye anlaştıkları, katılanın 3.000 TL kaporayı sanığa verdiği, sanık ve ev sahibinin katılana evde kiracı olduğunu, kiracı çıktıktan sonra diğer işleri ve tapuyu halledeceklerini söyledikleri, sonradan tapu işlemleri için sanıkla birlikte katılanın tapuya gittikleri, bundan önce katılanın 24.000-TL’yi bankadan çekerek yanına aldığı, tapuya gittiğinde ev sahibi diye tanıdığı kişinin de orada olduğu, kendisine evin bazı eksiklerinin bulunduğunu ve vergi borcunun yatırılması gerektiğini, günlerden de Cuma olması nedeniyle satışı pazartesi yapabileceklerini söylediği, bunun üzerine verdiği paradan bunların karşılanmasını, bu işi bitirmelerini söylediğini ancak sanık ile ev sahibi olarak bildiği kişilerin bunu kabul etmedikleri, bunun üzerine katılanın o gün doktorda randevusu olması nedeniyle çektiği parayı yanına alarak doktora gittiği, sanığın da kendisi ile geldiği, doktordan çıktıktan sonra sanığın katılana “biraz dolaşalım, çay içelim” dediği, sanığın arabasını park ederek bir yerde oturdukları, bu arada sanığın "ben bir arabaya bakayım, alıp getireyim" diye kalktığı ve bir daha da geri gelmediği, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, tanık ve katılan beyanları ile tüm dosya kapsamına göre atılı suçun sanık tarafından işlendiği anlaşılmakla hakkında verilen mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak;Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı yasanın 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'un 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; Fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından, adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla ''1000 gün'', ''833 gün'' ve ''16.660 TL'' adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla '' 5 gün '', '' 4 gün '', '' 80 TL '' adli para cezası ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.