Tebliğname No : 11 - 2011/571MAHKEMESİ : Ankara 18. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 29/09/2010NUMARASI : 2008/567 (E) ve 2010/779 (K)Suç : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Katılan N.. Ç..'ın kendine ait olan ... plakalı aracını satmak için araba pazarına götürdüğü, sanık K.. S..'ın aracı beğendiğini söyleyerek katılanla 20.000 TL karşılığında aracın satışı konusunda anlaştıkları, sonrasında katılanı 20/07/2005 tarihinde paranın hazır olduğunu söyleyerek kendi evine çağırdığı, bu arada sanığın yanında isminin Çiçek Mayalı olduğunu söyleyen bir bayanın bulunduğu, bu bayanın aracın parasının bankada hazır olduğunu söylediği, bunun üzerine sanık K.. S..'ın katılanla beraber aracın satışını yapmak üzere notere gittiği, katılanın paranın hazır edileceğini düşünerek noterde satış işlemini gerçekleştirdiği, ancak geri eve döndüklerinde Ç. M.’nın bankada problem çıktığını ve paranın çekilemediğini söyleyerek katılana parayı ödemediği, sonrasında sanık Kadir'in satışı yapılan arabayı alarak kaçtığı, daha sonra aracı trafikte kendi adına kaydını yaptırdıktan sonra aynı aracı bu sefer galericilik yapan katılan U.. Ç..'a götürerek noterde yapılan satış sözleşmesiyle 11.000 TL karşılığında sattığı, sonrasında Uğur'un trafik tescil şube müdürlüğünde, katılan Nezih’in şikayeti nedeniyle aracın satılamaz şerhi olduğunu öğrendiği ve bu nedenle aracı üzerine alamadığı, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, tanık ve katılan beyanları ile tüm dosya kapsamına göre atılı suçların sanık tarafından işlendiği anlaşılmakla hakkında verilen mahkumiyet kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.5237 sayılı TCK'nın 53.maddesi uyarınca sanığın belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasının, kasten işlenen suçtan dolayı, hapis cezası ile cezalandırılmanın kanuni sonucu olması nedeniyle, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi mümkün olması karşısında bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak;1-Katılan N.. Ç..’ın, 28/10/2009 tarihli anlatımında, sanık tarafından 3.000.00 TL ödeme yapıldığını beyan etmesi karşısında, katılana 5237 sayılı TCK’nın 168/4.maddesi kapsamında kısmi ödemeye rızası olup olmadığının sorulup sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/2. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,2-Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2012/3-153 Esas ve 2012/179 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, tekerrüre esas oluşturacak nitelikte hükümlülüğü bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinde düzenlenen ve güvenlik tedbirleri arasında sayılan tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren durumun, ilk defa duruşmada ortaya çıkan bir hal olmadığı, tekerrür hükümlerinin, önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde uygulandığı, buna göre, sanığın, önceden işlediği bir suçtan dolayı hakkında bir mahkumiyet kararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, kısacası sabıkalı olduğunu bildiğinin kabul edilmesi gerektiği dikkate alınarak, sorgusu yapılan sanığın yüzüne karşı adli sicil kaydının okunmuş olması halinde, yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda, ayrıca TCK'nın 58. maddesi gereğince ek savunma verilmesinin gerekmediği, somut olayda ise, 08/03/2010 ve19/07/2010 günlü talimat duruşmalarında, sorgusu yapılan sanığın adli sicil kaydının okunmadığının anlaşılması karşısında, sanığa, adli sicil kaydının okunup diyecekleri sorulmadan ve adli sicil kaydında yer alan tekerrüre esas ilamın kendisine ait olup olmadığı yönünde ek savunma hakkı tanınmadan hüküm kurmak suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 226. maddesine muhalefet edilmesi,3- Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, sanığın ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.