MAHKEMESİ : Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın, müştekiye telefon ederek başka birisinin ismini vermek sureti ile yemek sipariş ettiği, müştekinin siparişleri belirtilen adrese götürdüğü, apartman kapısına çıkan sanığın yemeği yukarıda bulunan eşine bırakmasını söylediği, 100 TL'nin eşinden alınmasını para üstünün ise kendisine verilmesini istediği, 100 TL üzeri olan 84 TL'yi alarak ortadan kaybolduğu, müştekinin belirtilen dairelerde yaptığı araştırmada sanığın tanınmadığının ve adreste ikamet etmediğinin tespit edildiği, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın yüklenen suçu yargılamanın her aşamasında alınan savunmalarında ikrar etmesi ve tüm dosya kapsamına göre atılı suçun sanık tarafından işlendiği anlaşılmakla hakkında verilen mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Müştekinin 14/05/2008 tarihli oturumda sanığın kardeşinin zararını karşıladığına ilişkin beyanının, ödeme anının ne olduğu bilgisini içermemesi ve sanığın ödeme yaptığı hususunda bir ifadeyi barındırmayan sorgusundan bir gün sonra iddianamenin düzenlenmiş olmasına karşın, müştekinin zararının ne zaman karşılandığı açık bir şekilde belirlendikten sonra TCK’nın 168. maddesinin hangi fıkrasının uygulanacağının belirlenmesi yerine sanık müdafinin aynı celsedeki beyanı ile yetinilerek anılan maddenin 1. fıkrasının tatbiki ile cezanın indirilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Sanık hakkında tayin olunan 7 gün adlî para cezasının bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması sırasında hesap hatası sonucu “140 TL” yerine “420 TL” adli para cezasına hükmolunmak suretiyle fazla ceza tayini,2-5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,3- Mükerrir olan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58/7. maddesi gereğince "mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına" karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, 1 yıl süreli olmak üzere denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı yasanın 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'un 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; Fakat, bu aykırılıkların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek, yine hüküm fıkrasında yer alan "cezanın infazından sonra 1 yıl süre ile" ibaresinin çıkartılması ve adli para cezasına ilişkin "420 TL" adli para cezası teriminin tamamen çıkartılarak yerine "140 TL" adli para cezası ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.