Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1377 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7929 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;1) Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz isteğinin incelenmesinde; Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;Sanığın, kuyumculuk yapan şikayetçinin dükkanına gelip, iki adet gerçek altın olmayan, imitasyon olarak tabir edilen 50,00 TL değerindeki alyansı şikayetçiye gerçek altınmış gibi 350,00 TL'ye sattığı olayda, mahkemenin "dolandırıcılık" suçunun oluştuğuna yönelik kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,2) Sanık hakkında resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz isteğinin incelenmesinde; 5237 sayılı TCK'nın 206. maddesinde düzenlenen "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun oluşumu için madde gerekçesinde de açıklandığı üzere, kişinin açıklamaları üzerine düzenlenen resmi belgenin bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekli olup, beyanı alan memurun bu beyanın doğruluğunu araştırıp, bu beyanın doğruluğuna tam olarak kanaat getirdikten sonra bu belgeyi düzenlemek durumunda ise, diğer bir deyişle belge sadece beyan esas alınarak değil yapacağı/yapması gerektiği inceleme ve araştırmalar sonucunda meydana getirilmekte ise bu suç oluşmayacaktır. Somut olayımızda ise; sanığın, güven timleri olarak görevlilerin yaptıkları denetimler sırasında suça konu ...’ya ait gerçek sürücü belgesini ibraz ettiği ancak belge üzerindeki fotoğrafın sanığa ait olmadığının anlaşılması üzerine hakkında yasal işlem yapılacağında gerçek kimlik bilgilerini verdiği eyleminde, görevlilerin ibraz edilen sürücü belgesinin ibraz eden şahsa ait olup olmadığını denetleme görev ve yetkilerinin bulunması, nitekim bu denetimin yapılarak gerçeğin kısa sürede ortaya çıkmış olması, herhangi bir resmi belge düzenlenmemiş olması karşısında; atılı suçun unsurları itibariyle oluşmadığı, sanığın eyleminin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40.maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahatini teşkil ettiği gözetilmeden, yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.