MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Dolandırıcılık, özel belgede sahtecilikHÜKÜM : Mahkûmiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın, kendisine ait olmayan evin satılık olduğuna dair astığı ilan üzerine kendisi ile irtibat kuran şikayetçiye, söz konusu evi sözde kiraya vermek için pazarlık yapıp anlaşarak ve dosya kapsamında bulunan kira sözleşmesini başkası adına sahte olarak düzenledikten sonra kira ve kaparo adı altında şikayetçiden 1200 TL para almak suretiyle haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda; Oluşa, sanığın savunmalarına, şikayetçinin soruşturma aşamasındaki ifadesine, teşhis tutanağına, ekspertiz raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın, bu şekilde gerçekleştirdiği sabit görülen eylemlerinin dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarını oluşturduğuna yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; 5237 sayılı TCK’nın 53.maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “ velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunma haklarından yoksunluğun ” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindeki kişiler yönünden ise söz konusu hak yoksunluklarının hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gerektiği gözetilmeden kanundaki düzenlemeye aykırı olarak yazılı şekilde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş olduğundan hükümlerin, 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerde yer alan, 5237 sayılı Kanunun 53.maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerlerine, "5237 sayılı TCK'nın 53.maddenin 3.fıkrası uyarınca, 1.fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 08.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.