Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13546 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21046 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 11 - 2010/319842MAHKEMESİ : İstanbul 46. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 06/04/2009NUMARASI : 2008/860 (E) ve 2009/462 (K)Suç : DolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü:Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın, araç almak için İstanbul’a gelen otelde tanıştığı katılana kendisini iş adamı olarak tanıttığı, Moldova'da işyeri bulunduğunu yurt dışından düşük gümrük tarifesi ile birçok kişiye otomobil getirip verdiğini, isterse katılana da benzer şekilde otomobil getirip verebileceğini söyleyerek katılanı ikna ettiği, birlikte katılanın memleketine gittikleri, burada katılandan daha önce konuştukları 20000 TL parayı aldığı, katılanın yeğeni ile birlikte İstanbul'a döndükleri, pasaport işlemleri için seyahat firmasına başvurdukları sonrasında katılanın yeğeninden kurtulmak için bir kısım evraklarda eksiklik olduğunu ve tamamlaması gerektiğini söyleyerek Burdur'a geri gönderdiği, katılan ile telefonda devamlı görüştükleri, istediği marka araç olmadığını ancak Passat marka araç bulunduğunu söyleyip 10000 TL daha katılandan istediği, sanığın dolandırıcı olduğundan şüphelenen katılanın sanığı yakalatmak için tekrar İstanbul'a geldiği, sanığın yerini öğrenmek için irtibat kurduğu ve buluştuklarında parayı tamamlayamadığını 1.100 TL daha para verdiği kalan parayı bilahare vereceğini söylediği, sanığın yerini bu şekilde tespit edip polis ekiplerine bildirerek sanığın yakalattığı olayda, dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili ve sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1- 5237 sayılı TCK'nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlal ederek, değişik zamanlarda birden fazla kez menfaat temin etmiş olması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi2- Sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunduğu halde TCK'nın 58. maddesinin uygulanmaması,3- Sanık hakkında verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın doğal sonucu olarak uygulanması gereken TCK'nın 53 maddesine ilişkin hüküm kurulmamış olması,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.