Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13509 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22437 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü: Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi,kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Eşinden boşanan katılanın yeniden evlenmek istemesi üzerine....isimli şahsın kendisini tanıştırdığı sanığın, ismini ...olarak beyan edip, aradığı gibi bir kadın bulabileceğini söylediği, katılanı ... isimli bir bayanla tanıştırdığı, tarafların anlaşması üzerine, katılanın ... isimli bayana dört adet burma bilezik ve kıyafetler satın aldığı, sanığa da 2.000,00 TL para verdiği, o geceyi birlikte geçiren katılan ile ...'i telefon ile arayan sanık ve kendisini ...'in amcası olarak tanıtan şahsın ...'in önceki eşinden boşanması ile ilgili dava nedeni ile imza atması gerektiğini söyleyip Adana'ya gelmelerini istedikleri, katılana işlerini halledip geleceklerini söyleyerek....isimli bayanı da yanlarına alıp ortadan kayboldukları somut olayda;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,ancak;Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 30 tam gün olarak tayin edilmesi ile 5237 sayılı TCK'nın 53.maddesinin 3.fırkası uyarınca aynı maddenin c bendindeki "velayet hakkından, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun "sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar süreceği, altsoyu dışındakiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “30 gün” ve “600 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 gün” ve “100,00 TL” ibaresi eklenmek ve TCK'nın 53.maddesinin tatbikine ilişkin bölümün tamamen çıkartılarak yerine yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53.maddenin 3.fıkrası uyarınca, 1.fıkranın (c) bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1.fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 07.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.