Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 13460 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21464 - Esas Yıl 2012
Tebliğname No : 11 - 2010/245425MAHKEMESİ : İzmir 7. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 12/04/2010NUMARASI : 2010/56 (E) ve 2010/123 (K)SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık(güveni kötüye kullanma)Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın, 06/06/2008 tarihli yazılı sözleşmenin yenilenmesi mahiyetinde olan 24/06/2008 tarihli el yazılı imzasını havi sözleşme karşılığı "kırdırmak" üzere namına yazılı olarak şikayetçinin Finansbank/Marmaris şubesi nezdinde bulunan hesabından ileri tarihli keşide edilerek aldığı suça konu 0331235 (15/09/2008 keşide tairihli 4.250 TL'lik) 0331237(06/10/2008 keşide tarihli 4.250 TL'lik) çek yaprakları (ibraz tarihleri sırasıyla 15/09/2008 ve 12/09/2008 olan) karşılığı temin etmeyi vaat ettiği 6.250 TL'yi şikayetçiye vermediği halde üçüncü kişilere cirolayarak tedavüle sokması eyleminin "nitelikli dolandırıcılık" suçunu oluşturduğu iddia edilen ve fakat değişen vasfa göre ise "güveni kötüye kullanma" suçunu oluşturduğu kabul edilen somut olayda;Sanık ile şikayetçi arasında aktedilen 06/06/2008 ve 24/06/2008 tarihli sözleşme kapsamları nazara alındığında; suça konu çek yapraklarının şikayetçi tarafından sağına "nakit para temin edilmesi" karşılığı teslim edildiğinin iddia ve kabul olunması karşısında; yüklenen eylemin TCK'nın 241. maddesinde tanımlanan "Tefecilik" suçunu oluşturup oluşturmayacağının hükmün gerekçe kısmında denetime olanak verecek biçimde tartışılmaması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.