Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13447 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20960 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 11 - 2010/333648MAHKEMESİ : Bursa 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 06/04/2010NUMARASI : 2008/387 (E) ve 2010/98 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın katılanın ağabeyi A.. A..'ın kız arkadaşı olduğu, katılanın Muş'daki adresinden Bursa'da bulunan ailesinin yanına ziyaret amaçlı geldiğinde Bursa'da tanıştıkları ve görüşmeye başladıkları, katılanın yurt dışında bulunan eşinin kendisine para yollayacağını söylemesi üzerine katılanın A.bank'ta bulunan hesabını kontrol amacıyla Garajlar şubesine gittiğinde hesabından para çekildiğini fark etmesi üzerine yapılan araştırma sonucunda katılanın A.bank'ta bulunan ... No'lu Euro hesabından 08.03.2007 tarihinde 400 Euro, 27.03.2007 tarihinde 500 Euro ve 29.05.2007 tarihinde de 2000.13 Euro para çekilerek hesabın kapatıldığı, bu şekilde katılanın hesabından toplam 2900.13 Euro paranın alındığı, bu ödemelere ilişki talep belgelerinin ve nüfus cüzdan fotokopilerinin incelenmesi sonucunda nüfus cüzdanı fotokopisinde kimlik bilgilerinin katılana ait olmakla beraber fotoğrafın sanığa ait olduğunun anlaşıldığı olayda;Katılana ait A.bank'ta bulunan 57691 no'lu Euro hesabından 08.03.2007 tarihinde 400 Euro, 27.03.2007 tarihinde 500 Euro ve 29.05.2007 tarihinde de 2000.13 Euro para çekildiğinin iddia edilmesine karşın; bankadan alınan kısmi ödemeye ilişkin belgelerdeki yazı imzalara yönelik Bursa Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğünce düzenlenen 30/12/2009 ve 02/11/2009 tarihli ekspertiz raporlarında 20.02.2007 tarihli kısmi ödeme talebi ve dekont ile 08/03/2007 tarihli iki adet dekonttaki yazı ve imzaların sanık Z.. Ç..'in eli ürünü olduğunun belirtilmesi, ayrıca sanık müdafii tarafından haricen alınıp dosyaya sunulan ve önceki raporlarla çelişen bilirkişi raporları karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenebilmesi bakımından, öncelikle katılan ve sanığa ait yeterli miktarda alınacak yazı imza örnekleri, mukayeseye esas alınabilecek daha önceki yazı ve imza örnekleri ile 01.02.2007, 20.02.2007, 08.03.2007, 27.03.2007, 29.05.2007 tarihli bankada bulunan talep yazısı, ödeme makbuzu, ibraz edilen kimlik fotokopileri ve bu işlemler ile ilgili bankada bulunan tüm belgeler toplanarak belirtilen tarihlerde ki belgeler üzerindeki yazı ve imzalar birbirleriyle ve alınan örneklerle karşılaştırılmak suretiyle Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesinden veya Üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültesi'nden seçilecek grafoloji ve sahtecilik konusunda uzman bilirkişilerden yeniden rapor aldırılıp çelişkinin giderilmesinden sonra varılacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule göre de;TCK’nın 53.maddesinin 3.fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.