MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın, komşuları olan ... ve annesi ...'ye, "size TOKİ'den ev alacağım" diyerek kendilerini ... semtinde bulunan TOKİ binalarına götürüp, orada müştekiler adına bir başvuru yapıyormuş gibi, orada birileriyle konuştuktan sonra, "sizin işinizi hallettim, TOKİ'den ev alacaksınız" deyip, ...'den 350TL para aldığı, sonraki iki ayda da aylık taksit demek suretiyle toplam 500TL daha aldığı, daha sonra sanığın bir yakının ...'ye "... sizi kandırıyor, para vermeyin" demesi üzerine durumun ortaya çıktığı olayda; sanığın eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Sanığın eylemini zincirleme biçimde gerçekleştirdiği halde hakkında 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sanık hakkında temel ceza tayini sırasında hürriyeti bağlayıcı ceza alt sınırdan belirlendiği halde yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle adli para cezası tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılmak suretiyle tespit edilerek sanığa fazla ceza tayini,5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası gereğince (c) bendi bakımından getirilen kısıtlamanın, sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından şartla salıverilme tarihine kadar geçerli olduğu gözetilmeden, fıkranın tamamını kapsar biçimde karar verilmesi Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “120 gün”, “100 gün” ve “2000 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine sırasıyla“ 5 gün”, “4 gün” ve “80 TL” adli para cezası ibaresinin eklenmek ve 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılıp yerine, “5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” cümlesi eklenilmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.