Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13232 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20803 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın, katılan ...'nun işlettiği bakkal dükkanına giderek gerçek olmadığı halde halı sattığını, kiralık iş yeri aradığını belirterek kayınbabası olan diğer katılanın iş yerinin yanında bulunan boş dükkanın kiralık olup olmadığını sorduğu, katılan ...'in de kiralık olduğunu söylemesi üzerine sanığın katılan ...'in yanından ayrılarak diğer katılan ...'nun işyerine gittiği, burada katılan ... ile yaptığı konuşma sonrasında söz konusu boş dükkanı aylık 225 TL'ye kiraladığı, akabinde katılan ...'den kiraladığı dükkanda temizlik yaptıracağını söyleyerek 100 TL istediği, katılan ...'nin de verdiği, daha sonra sanığın tekrar katılan ...'in dükkanına giderek kayınbabasının dükkanını kiraladığını, burada temizlik yaptıracağını söyleyip 100 TL istediği, katılan ...'in de verdiği, akabinde sanığın katılanın bakkal dükkanından yaklaşık 100 TL'likte gıda ve temizlik malzemesi aldığı, bilahare katılan ...'in müşterileriyle ilgilendiği esnada almış olduğu malzemelerin parasını vermeden bakkal dükkanından çıkarak gittiği, bu şekilde sanığın hileli hareketlerle her iki katılandan haksız menfaat sağlamak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık savunması, katılan ile tanık ifadesi, teşhis tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak;5237 sayılı Kanunun 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanun'un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan,hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanunun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin tamamen çıkartılıp yerlerine, "53. maddenin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin ayrı ayrı DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.