Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13137 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19886 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Somut olayda; sanık ...’ın, ... adına trafikte kayıtlı olan ... plaka sayılı ... model... marka aracı 19.10.2008 tarihinde ... oto pazarında karşılaştığı ...’dan 7.200,00 TL’ye satın alarak 50,00 TL kapora verdiği, kalanını ise daha sonra vereceğini belirtip, aracı ustaya göstermek ve vekâletin doğruluğunu araştırmak üzere aldıktan sonra, şikayetçi ....’e aynı aracı 6.300,00 TL’ye satabileceğini s??yleyerek şikayetçiye olan 1.000,00 TL’lik borcunu düştükten sonra 5.300,00 TL’ye satışını yaptığı ve ...’dan almış olduğu vekaletnameye dayanarak.... Noterliği’nin 20.10.2008 tarihli araç satış sözleşmesi ile satışını gerçekleştirdiği, ancak suç tarihinde yürürlükte olan Trafik Karayolları Kanunu’nun 5766 sayılı Kanun’la değişik 20/d. maddesi gereğince, trafik tescil şube veya büroları tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirlerin geçersiz olması ve 21.10.2008 tarihinde ...’nun sanığı noter aracılığıyla azletmesi nedenleriyle aracın devir işlemlerinin yapılamadığı anlaşıldığından, sanığın hileli yollarla ele geçirdiği aracı bir gün sonra 900,00 TL daha düşük fiyata satmak istemesi ve azil nedeniyle devrin yapılmamasına ilişkin eyleminin, dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.5237 sayılı TCK'nın 51. maddesi gereğince adli para cezalarının ertelenemeyeceğinin gözetilmemesi ile tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK' nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğun, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar, üstsoyu ile diğer kişiler yönünden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından tamamen çıkarılıp yerine, "TCK’nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın “c” bendinde yer alan, kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.