Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13117 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20993 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın, müşteki ....'ın uzaktan bir akrabası olduğu, olay günü iş arayan müştekiyle ilk defa tanışan sanığın, kendisinin belediyeden emekli olduğunu,.... Huzurevi ve .... Hastanesi'nde tanıdıkları olduğunu ve çevresinin geniş olduğunu söyleyerek kendisine iş bulabileceğini söylediği, daha sonra da söz konusu hastanenin önüne müştekiyi götürerek, bu hastanenin üçüncü katında çalışacağını belirttiği, ondan sonra sık sık müştekinin yanına gidip geldiği, önce, kendisinin bir telefona ihtiyacı olduğunu, parasını yarın geri getireceğini söyleyerek müştekiden 150 TL ve iş bulunması için lazım olacağını söyleyerek 100 TL para ve gerektiğini belirttiği evrakı alarak gittiği, daha sonra müşteki...'ın, sanığın evinde olduğu başka bir gün durumu diğer müştekilere bildirdiği, sanığın, aynı şekilde iş bulma vaadinde bulunarak müşteki Şükriye'den 75 TL, ....'den 50 TL, ...'den 75 TL, ...'ten 50 TL ve ....'tan 60 TL para ve gerektiğini belirttiği diğer belgeleri aldığı, ordan giden sanığa bir daha ulaşılamadığı, sanığın, telefonlara cevap vermediği, böylece sanığın hileli hareketlerle haksız menfaat temin etmek suretiyle müşteki sayısınca altı kez dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,1-Sanığın, müşteki ...'a yönelik dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;Sanık, müşteki ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın, müşteki...'a yönelik hileli hareketlerle haksız menfaat temin ettiği dikkate alınarak, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;a-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,b-5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından, adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla “12 gün”, “10 gün” ve “200 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 gün”, “4 gün” ve “80 TL” adli para cezası ibaresinin eklenmesi ve hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 2-Sanığın, diğer müştekilere yönelik dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;a-Sanığın, Müşteki...'ın evinde bulunduğu bir anda, müşteki...'ın diğer müştekileri de evine çağırarak sanıkla buluşturduğu, sanığın, aynı zaman diliminde bütün müştekilere yönelik olarak hileli hareketlerde bulunup, hepsinden ayrı ayrı haksız menfaat temin etmek suretiyle, aynı suçu birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlemiş olması karşısında, sanık hakkında TCK'nın 157/1. maddesi gereğince bir kez verilen cezanın, aynı Kanun'un 43/1-2. maddesi gereğince artırılması gerektiği gözetilmeden, müşteki sayısınca suç oluştuğunun kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayini,b-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,c-5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.