Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13100 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21998 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkûmiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;A-Sanığın katılan ...'a karşı işlediği dolandırıcılık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;Suç tarihinin, sanığın katılan ...'dan haksız menfaat temin ettiği 18/05/2005 tarihi olduğu belirlenerek yapılan incelemede;18/05/2005 olan suç tarihinden temyiz inceleme gününe kadar 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık dava zamanaşımının dolduğu anlaşıldığından; 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,B- Sanığın şikayetçi ...'ya karşı işlediği dolandırıcılık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde; Gerekçeli karar başlığında eksik gösterilen suç tarihine “10/01/2007” tarihinin mahallince ilavesi mümkün görülmüştür.Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK’nın 158/1-g maddesinde suçun; “Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle” işlenmesi nitelikli bir hâl olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halin uygulanması için, basın ve yayın araçlarının dolandırıcılık suçunun işlenmesinde özel bir kolaylık sağlamış olması gerekir. Failin, yarar sağlamak için gerçek olmayan bir durumu basın organında haber ya da reklam olarak yayınlatması ve bunu mağduru aldatmada kullanması halinde basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olacaktır. Bu manada gazeteler ve televizyonlar gibi görsel ve yazılı basın ve yayın araçlarının sağladığı ilân, program, haber içerikleri vb. suça konu edilebilmekte, kişiler kolaylıkla aldatabilmektedirler. Gazeteye verilen ilanın sadece sanığa ulaşılmasına yardımcı olduğu, şikâyetçinin aldanmasında ve hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde kolaylık sağlamadığı takdirde TCK’nın 158/1–g maddesinin varlığından söz edilemez. Yine şikâyetçinin basit bir araştırmayla gerçeği öğrenebileceği durumda, dolandırıcılığın nitelikli halinden bahsedilemez. Gazetede münhasıran ilan verilmesi yeterli olmayıp, ilanında hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde tarafların aldatılmasında etkisinin bulunması gerekir. Gazetede sahibinden satılık eşya ilanında, eşya tanıtılmadan soyut bir bilgilendirme üzerine verilen telefondan yapılan arama ile gelişen aldatmada, gazeteye verilen ilanın failin sadece şikayetçiye ulaşmasına yardımcı olduğu, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve şikayetçinin aldatılmasında bir kolaylık sağlamadığı hallerde, “basit dolandırıcılık”, ilanda eşya gerçeğine aykırı olarak tanımlanıp, orjinalinden daha ucuza gösteriliyorsa, teşhir ve gösterim üzerine mağdur yanıltılmışsa nitelikli dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır. Sanık ...'ın, 10/01/2007 tarihli Hürriyet gazetesinin seri ilanlar sayfasında, .... adresindeki daireyi 400 TL'ye kiraya verdiğine dair ilan ve telefon numarası verdiği, bunu gören şikayetçi ...'nın, söz konusu telefon numarasını arayarak kendisini ... olarak tanıtan sanıkla irtibata geçtiği, telefon görüşmelerinin ardından aynı gün kiralanmak istenen dairede buluştukları, sanığın ne şekilde ele geçirdiği bilinmeyen anahtarları kullanmak suretiyle daireyi şikeyetçiye gezdirdiği, şikayetçinin daireyi kiralamaya karar vermesi üzerine, 1.000 TL depozito bedeli ve 400 TL bir aylık kira bedeli olmak üzere toplam 1.400 TL'yi sanığa elden verdiği, ... ismini veren sanık tarafından düzenlenen kira kontratını sanıkla birlikte şikayetçinin de imzaladığı, ertesi gün tekrar buluşmak üzere anlaştıkları, ancak; sanığın görüşmeye gelmediği şeklindeki olayda; sanığın savunmalarında, şikayetçiyi tanımadığını, atılı suçu işlemediğini, fotoğrafı üzerinden yapılan teşhisi kabul etmediğini ve gösterilen kira sözleşmesi altında bulunan ... ismine atfen atılan imzanın kendisine ait olmadığını beyan etmesi, usulüne uygun bir teşhis veya yüzleştirme işlemi yaptırılmamış olması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, kovuşturma aşamasında ifadesi alınmayan şikayetçi ile sanığın mahkemede yüzleştirilerek şikayetçiyi dolandıran şahsın sanık olduğunun kesin olarak belirlenmesi, bu mümkün olmadığı taktirde sanığın teşhise elverişli yeni çekilmiş fotoğraflarının temin edilerek şikayetçinin kesin teşhisinin sağlanması, düzenlenen kira sözleşmesindeki yazı ve imzanın sanığın eli mahsulü olup olmadığının tespiti için, tatbike medar yazı ve imza örnekleri ile huzurda alınan örneklerle birlikte uzman bilirkişiden rapor aldırılması, sonrasında bütün deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule göre de;1- Sanığın gazeteye verdiği ilanın sadece şikayetçiye ulaşmasına yardımcı olduğu, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve şikâyetçinin aldatılmasında bir kolaylık sağlamadığından hareketle; eyleminin 5327 sayılı TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen “dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı kanunun 158/1-g maddesi gereğince “basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,2- Hapis cezasının alt sınırdan tayin edilmesine rağmen, adli para cezasının belirlenmesi sırasında, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeye dayanarak tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle fazla ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 02/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.