MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmaHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması,malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi,failin kendisine verilen malı,veriliş gayesinin dışında,zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi,değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Sanığın, 2005 yılından itibaren katılan şirkette şoför olarak çalıştığı, şirket.... plaka sayılı aracı satmaya karar verdiğinde, sanığın, pazarda aracı daha iyi fiyata satabileceğini söylemesi üzerine, sanığa bu iş için 31/08/2006 tarihinde vekaletname verildiği, sanığın aracı 14/09/2006 tarihinde ... isimli kişiye satarak parasını aldığı, sanık ilk ifadesinde aracı 9.500 TL'ye sattığını, parasını da katılan şirket yetkilisine verdiğini belirtmesine rağmen daha sonraki ifadesinde, aracı 11.500 TL'ye sattığını, 7.000 TL'yi şirkete verdiğini, 4.000 TL'yi ise avans hesabından kesilmesini söyleyerek elinde tuttuğunu belirttiği, şirket kayıtlarına göre sanığın, parayı ödediğine dair delil bulunmadığı, sanığın bu ödemeye dair yazılı bir belge sunamadığı, böylece sanığın, aracı satıp bedelini uhdesinde tutarak katılanın zararına sebebiyet vermek suretiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık ve katılan beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.Sanığın, üzerine atılı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun yasal unsurlarının oluştuğu ve mahkeme tarafından, temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılmasında ve ertelemenin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesinde yasal ve yeterli gerekçelerin gösterildiği dikkate alınarak, tebliğnamedeki bozma düşüncelerine iştirak edilmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun'un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, "5237 sayılı TCK'nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına" denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.