Tebliğname No : 11 - 2010/209701MAHKEMESİ : Aydın 2. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 04/12/2009NUMARASI : 2008/221 (E) ve 2009/367 (K)SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın katılanın satışa çıkardığı motosikletine müşteri olup, 7500 TL'ye satın alma konusunda anlaştığı, karşılığında suça konu çalıntı çeki bu niteliğini bilerek ciro edip, katılana verdiği, katılanın daha sonra bu motosikletin 3500 TL'ye satışa çıkarıldığını haricen öğrenince, çeki bankadan sorması üzerine çalıntı olduğunun bildirildiği, daha sonra motosikletin ruhsatını devretme bahanesi ile buluştuğu sanıktan motosikleti geri aldığı, sanığın nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği somut olayda; sanığın suçlamayı reddederek çeki müşterisinden aldığını ve çalıntı olduğunu bilmediğini beyan etmesi, çek hesabının bulunduğu Garanti Bankası'nın 08.11.2006 tarihli cevabi yazısında keşidecinin çeke ilişkin 18.05.2006 tarihli kayıp talimatı gereği ödeme yapılmadığını, çekin sahte üretilmiş bir çek olmadığını belirtmesi ve çekte keşideci görünen E.. B..in konuya ilişkin beyanın alınmaması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeksizin tespiti için, çek hesap sahibi mağdur E..B..'in ifadesi alınıp, suça konu çekin kayıp mı çalıntı mı olduğu belirlenip, bu hususta adli makamlara bir başvurusu bulunup bulunmadığı, varsa akıbeti araştırılıp, çekteki yazı ve imzaların gerçekte keşideciye ait olup olmadığının tespiti için, adı geçenin huzurda alınmış olan imza ve yazı örneklerinin yanı sıra başka amaçla atılmaş samimi imzalarını içeren belge asılları (resmi daireler ve bankalardaki imzasını içeren belgeler) getirtilip uzman bilirkişiden rapor alındıktan sonra, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine, eksik inceleme ile hüküm tesisi,Kabule göre,5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.