Tebliğname No : 11 - 2010/240712MAHKEMESİ : İstanbul 3. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 24/03/2010NUMARASI : 2009/125 (E) ve 2010/84 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Bedelsiz senedi kullanma suçunun oluşabilmesi için ise; sanığın elinde borçlusunca bedelinin tamamı yada kısmen ödenmiş bir senet olmalı ve bunu kısmen veya tamamen ödenmemiş gibi tahsile sokması veya bir başkasına devretmesi gerekmektedir. Borcun bir bölümü ödenmiş ve geri kalan miktar için elinde tuttuğu senedi, tümü veya kalandan fazla miktarı için kullanan sanığın fiili de bedelsiz senedi kullanma suçunu oluşturacaktır.Somut olayda; katılan P.. A.. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'nin, sanığın ortağı olduğu B.. Ofset Matbaacılık ve A..Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'ne karton satmak, karşılığında çek almak üzere sanıkla anlaşmaya vardığı, malın tesliminden önce sanıktan üç adet çek aldıkları, bu çeklerden 30/04/2008 keşide tarihli, 15.000 TL meblağlı çekin arkasını kullanmak üzere ciro ettikleri, ancak; sanığın şirketi hakkında olumsuz bilgiler alınca sanıkla ticaret yapmaktan vazgeçtikleri ve bu nedenle malı teslim etmedikleri, suça konu çekin de aralarında bulunduğu üç adet çeki, sanığın imzaladığı 14/07/2008 tarihli tediye makbuzu karşılığında sanığa iade ettikleri, çeklerin teslimi sırasında arkasını ciro ettikleri 30/04/2008 tarih ve 15.000 TL meblağlı çek üzerindeki ciroyu iptal etmeyi unuttukları, sanığın ise, 30/04/2008 olan keşide tarihini 30/06/2008 olarak değiştirip paraf ettikten sonra, çekin arkasında yer alan katılana ait ciroyu iptal ettirmeden çeki bir ticari alışveriş karşılığında Erdal Yıldırım isimli kişiye verdiği, çekin bu şahıstan da üçüncü kişilere ciro yoluyla devredildiği, son ciranta tarafından başlatılan icra takibi sonucunda katılan şirketin çek bedelini ödemek zorunda kaldığı anlaşılmakla; sanığın eylemlerinin bedelsiz senedi kullanma ve resmi belgede sahtecilik suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.