Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12251 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18984 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 11 - 2010/288485MAHKEMESİ : Bursa 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 04/03/2010NUMARASI : 2008/286 (E) ve 2010/57 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılık Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.5237 sayılı TCK'nun 158/1-i bendinde serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi hali nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilmiş,193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65/2. maddesinde serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlanmış, aynı kanunun 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denilmiştir. Aynı yasanın 37. maddesinin 4. bendinde ise, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle uğraşanların bu işlerinden doğan kazançların bu kanunun uygulanmasında ticari kazanç sayılacağı belirtilmiştir. Kanunda kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir. İş takipçiliği yapan sanık A.. S..'in daha önceden sigortalı olarak çalışan ve emeklilik işlemi yapılmamış bulunan müşteki A.. G..'nin kendisine başvurarak emekli olabilmesi için yapılması gereken herhangibir şey olup olmadığını emekli olup olamayacağını sorması üzerine, katılana kendisini emekli edebileceğini söyleyerek değişik zamanlarda para alıp bir süre oyaladıktan sonra ortadan kaybolduğu, aynı şekilde borçlanarak isteğe bağlı emekli olmak için prim affından yararlanmak isteyen müşteki E.. Ç..'ın müracaatında da kendisini emekli edeceği vaadi ile 750 TL aldığı, her hangi bir işlem yapmadığı, müştekiyi bir süre oyaladıktan son olarak iş yerini kapatarak ayrılmış olduğu anlaşılan olayda:1-Sanık hakkında şikayetçi E.. Ç..'a karşı dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Sanığın iş takipçiliği yaptığı bunun serbest meslek kavramı içinde değerlendirilemeyeceği, eylemin TCK'nın 157. maddesindeki basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek, yazılı şekilde hüküm kurulması,2-Sanık hakkında müşteki A.. G..'ye karşı dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;Sanığın müşteki A.. G..'ye karşı eyleminin zincirleme biçimde 5237 sayılı TCK'nın 157/1. maddesinde öngörülen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu halde mahkumiyeti yerine beraatına karar verilmesi;Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii, o yer Cumhuriyet savcısının, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK' nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.