Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12148 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19043 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 11 - 2010/246676MAHKEMESİ : Denizli 3. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 23/03/2010NUMARASI : 2009/112 (E) ve 2010/86 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilikDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.Somut olayda; sanıklar M.. G.. ve M.. G..’in fikir ve eylem birliği içinde esasen mağdurların miras bırakan Ş.. G.. tarafından kardeşi Sanık M.. G..’in Y.. S..'ndan kiraladığı ve pastane olarak işlettiği iş yerinin 2005 yılı kira bedellerinin teminatı olarak imzalanıp iş yeri sahibine verilen ancak 2005 yılı nisan ayında sanık M.. G..’in işi bırakıp, iş yerini terk etmesi sebebi ile iş yeri sahibi tarafından gereği kalmadığı cihetle sanık M.. G..’e iade edilen üzerinde lehtar bulunmayan suça konu 8 adet bononun lehtar kısmına sanık M.. G..’in adını yazmak sureti ile suça konu 8 belgeyi kambiyo senedi haline getirip Ş..G.. mirasçıları katılanlar Ufuk, Ayşe ve B..G.. aleyhinde takibe koydukları ve ölen Ş..G..’in önceden kendilerinde var olduğunu idda ettikleri borcun karşılığı olarak verilmiş senetler gibi işlem görmesini sağladıkları, katılanların borca itiraz etmeleri nedeniyle senetlerin bedellerini tahsil edemedikleri anlaşılmakla, resmi belgede sahtecilik ve kamu kurumunu araç olarak kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiş, sanıkların eylemlerinin açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturduğuna yönelik tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak,5237 sayılı TCK'nın 43. maddesinde, 765 sayılı TCK'nın 80. maddesinden farklı olarak “değişik zamanlarda ” denilerek “aynı anda işlenen fiillerde zincirleme suç hükmünün uygulanamayacağı” belirtildiği cihetle; somut olayda sanıkların suça konu sekiz adet bonoyu aynı anda sahte olarak düzenleyip katılanlar hakkında tek icra takibi konusu yaparak kullanıldıkları anlaşılmakla, her iki suç açısından da zincirleme suç koşullarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurmak suretiyle fazla ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, sanık M.. G.. müdafii,sanık M.. G..'in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.